28 Aralık 2017 Perşembe

The international maglev board

..

İstanbul için hazırlamış olduğum süper iletken manyetik levitasyon yeni nesil toplu ulaşım sistemi projesinin uluslararası maglev komitesi tarafından kabul edilmiş olmasından çok mutlu oldum' 

Sevgiyle'

[The International Maglev Board tarafından 2018 yılında Rusya'nın St. Petersburg kentinde düzenlenecek olan sempozyumda projenin bir sunumu yapılacak]

30 Ekim 2017 Pazartesi

İSTANBUL İÇİN ULAŞIM SİSTEMİ ROBOTU

NEXT GENERATION TRANSPORTATION SYSTEM FOR ISTANBUL 1 https://youtu.be/aFcZl6ZgwH0 via @YouTube

4 Ekim 2017 Çarşamba

FOR ISTANBUL

FOR ISTANBUL'
……

İstanbul için süper iletken manyetik levitasyon projesini hazırlamış olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim.

Hazırlamış olduğum projenin güzel şehrimiz İstanbula hizmet vermesi ve ülkemize kazandırılması en büyük arzumdur'  

Projenin hayata geçirilmiş olması ise benim için ayrıca farklı bir mutluluk vesilesi olacaktır'

Sevgiyle'

9 Eylül 2017 Cumartesi

Dōmo arigatōgozaimashita

Her selamlaşmanın saygı ve güler yüzle yapıldığı'


Metroya binmek için insanların sırasını beklediği' yürüyen merdivenlerin önünde sıra halinde dizildiği'


Yayaların tali yollarda bile yol boş olduğu halde kırmızı ışıkta sıra halinde durduğu' 


Trafik görevlilerinin' yayaları saygı ve selamla durdurduğu ya da geçmesine izin verdiği' sürücüleri saygı ve salamla uyardığı'


Adres sorulunca elindeki işini hemen bırakıp sana yardımcı olmaya çalışan insanların yaşadığı' son çare gideceğin yere kadar seni götürdüğü'


Kalabalık çarşılarında sokaklarında sadece gençlerin kahkaha seslerinin işitildiği'


Kısaca japonya'


İnsanlığa olan güvenim tazelendi'


Dōmo arigatōgozaimashita


Sevgiyle'

21 Temmuz 2017 Cuma

Kudüs'

.....

Akletmek' 'verileri' değerlendirme işlemidir' ve akletmek bizleri 'anlama' ulaştırabilir'

'Var'lığın başlangıcı 'var'dandır' ve sonu ise yine 'var'lıktır'

Rabbin yaratması evvelden ahire süreklidir' ve sebepler ile birbirini tamamlamaktadır'

Her son dediğimiz öncesi ile yeni başlangıçları' ve her an ise kendisi ile beraber sonsuzluğu içerisinde taşır' 

Biz insanlar 'hiç'lik ile 'hep'lik arasında 'kendimiz'izdir' ve var olmamız en büyük ödülümüzdür'
....

Müslümanlar ve kendilerine hıristiyanım diyenler yahudileri musa as'ın hatıratı gibi koruyup gözetmelidirler'

Yahudiler de musa as'ın hatırına haksızlık etmekten' tecavüz' zulüm ve öldürmekten sakınmalıdırlar'

Ve ibrahimin çocukları yok ettikleri ormanların yerine yeni ağaçlar dikmedikçe asla iflah olmayacaklarını bilmelidirler'

Sevgiyle'

4 Temmuz 2017 Salı

Barış yurdu'

.......

Hayal kırıklıklarımızın bizi yanıltmasına izin vermediğimiz zaman'

Aşırılık ve nefret içeren baskıcı ve yoğun propagandalara kanmadığımız zaman'

Birbirimize olan kuşkularımızdan kurtulduğumuz zaman'

Ve kendimize olan inancımızı tamamladığımız zaman'

Dünya'nın barış yurdu olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın'

Bugün için insanlık aşırılık ve nefret içeren dini sosyal milliyetçi ve ideolojik hareketlerin baskıcı ve yoğun propagandalarından yorulmuştur artık'

Kalsın'

Sevgiyle'

30 Haziran 2017 Cuma

Denizlere

....

Her sosyal olgunun bir çok bileşeni vardır' tüm sosyal olgular içerisinde bizim için değişmez ve değiştirilemez tek asli gerçekliğimiz ise sadece insanlığımızdır'

Mesnedi ve gayesi ne olursa olsun yazılanlar söylenenler yaşananlar eğer bir tek çocuğun bile gözyaşlarına sebep oluyorsa hepsi bir hiçtir' 
......

Akşam üzeri kumsala indim babam' biraz güneşin batışını gözledim' biraz da denize baktım'

Deniz hafif bulanıktı' bense yorgun' girmeyi göze alamadım' bıraktım kendimi kumlara' 

Bitip tükenmez bir enerji ve hep aynı ritimle usul usul akşamın sessizliğinde dalgaları dinledim'

Dertliydi dalgalar babam' bilmem rüzgarlar mı' yoksa denizleri mi anlatıyorlardı' yoksa karalara mı çalıyorlardı' bilemedim ama' dertliydi dalgalar'

Zaman zaman diyorum ki kendime yoksa sussam mı diye de' işte dalgaları görünce babam' susarsam ihanet mi olur içimdeki denizlere'

Sevgiyle'

26 Haziran 2017 Pazartesi

Bayram mı'

......

Bu bayram işte seninle babam' 

Özlem ağacı yedisinde mi açıyor çiçeğini yoksa yetmişinde mi'

Hani askerden izine geldiğin anlattığın bir hatıran vardı ya babam'

Hani şu niye geç kaldın diyen komutanına ''Kumandanım senin olduğunu bilseydim hemen dönmezdim' filanca kumandandan çekindim de ondan geldim'' dediğin'

Hani şu dört yıllık askerliğin süresince iki günü yollarda geçen hepsi hepsi üç günlük iznin'

Hani köye gelmek için birliğe yetişemem diye gece vakti komşu köylülerin atını haralarından izinsiz aldığın dönüşte de bıraktığın'

Hani eve gelince hiç görmediğin küçük zarife bacımın senin kucağına gelmek istedikçe elinle uzaklaştırmaya çalıştığını yetmiş yıl sonra bile duygulanarak anlattığın'

Sizin zamanınız çok zormuş be babam' zorluklarla örülmüş de' korkusuzluğunuz' cesaretiniz yenememiş yine de'

Şimdi bana iki bin yıllık düzeni değiştiremezsin diyor büyükler babam' fakat değiştiğini göremiyorlar'

Değişiyor dünya işte çocuklarla babam' belki biraz daha can kulağıyla dinlemeliyiz onları' hepsi o kadar'

Bayram mı babam' 
İşte çocuklar'

Ben çocukların masumiyetlerinde' gülen yüzlerinde gördüm bayramları'

Meğer çocukların ellerini öpmem tesadüf değilmiş babam'

Sevgiyle'

18 Haziran 2017 Pazar

Yalnız'

……...

Deniz kenarında bir bankın üzerinde oturuyordum babam' 
Sözsüz düşünceler içerisinde uzun uzun denize dalıyordum' 

Ara ara hafif hafif dalgalarında soluklanıyor' 
Yakomazlardan güneşe kendime bir yol arıyordum'' 

Etrafımdaki kara taşları' belki ferah bir söz işitirim diye pür dikkat dinliyordum '

Anlayacağın yalnızdım babam' 

Yalnızdım' 

Senin yanında yalnızlık nedir bilmedim canım babam' 
Ne kadar uzakta olsakta'

Ama şimdi yalnızım babam' 

Ancak anlıyabiliyorum yalnızlığı'
Yalnızları'

Yalnızlar yalnızları buluyor galiba babam'

O gün sevimli bir kedicik gelmiş' yavaş yavaş yanıma iyice sokulmuş' 
Yalnızlığıma ortak olmuştu'

Yalnızdı babam'
Yalnızlığıma gelmişti'

Yalnız olduğum da yanıma havhavlar geliyor' miyavlar geliyor' kuşlar geliyor' hiç tanımadığım insanlar geliyor da'
İşte'

Yalnızlık kimsesizlik değilmiş babam'
Anladım'

Artık her şey biraz yalnız görünüyor gözlerime'
Her şeyde biraz yalnızlık var'

Hepimiz biraz yalnızız işte babam'
Yeni öğrendim'

Sevgiyle'

8 Haziran 2017 Perşembe

..

Güneşli bir günden başlayan' içinde baharları yazları kışları rüzgarları yağmurları taşıyan' mavi kelebekten utangaç gülüşlere' gecenin sessizliğinden yol türkülerine' üşüyen ellerden hasret kalan gözlere' hasılı yüreklerdeki izlere' özlem şiirlerini okuyorum da' yine de geriye hep özlem kalıyor çocuk'

28 Mayıs 2017 Pazar

Sevgi Dünyasına'


İnkar ile izhar arasında bir yol ayrımına gelmiştim'

Ya kendimi inkar edecektim nifak ile yaşayacaktım' 
Ya da her şeyi izhar edip kendimi açığa çıkaracaktım'

İzharı seçtim'

Eğer kendimi inkar etmiş olsaydım' nifak içerisinde şeklen günümüz dindar müslümanları gibi yaşayacaktım'

Kendimi inkar edemezdim'

Biliyordum ki'
Kişinin kendini inkar etmesi Rabbi inkar etmesi demektir'

Rabbi hiç inkar edemezdim'
O halde hayatın' ve var olmamın hiçbir anlamı kalmazdı'

Ben izharı seçtim'

İnkarı değil' İsbatı değil' İmanı değil' İnzarı hiç değil'

Çünkü' 

İnsanlık bunların hepsiyle bugüne kadar çok yorulmuştu'

Sadece izharı seçtim'

Yaşadıklarımı' gördüklerimi' hissettiklerimi izhar edecektim'

Olguların' öğretilerin' anlayışların esiri olmadan'
Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan'
Hakaretlere küfürlere tehditlere aldırmadan'
Sadece sevgiyle'
..........

Bir aralar sözlerim hep yarım kalacak diye korkuyordum'
Ama şimdi öyle değil'

Tüm sözlerimi söylemiş bir doygunluk yaşıyorum içimde'
Bir ferahlık' bir huzur'

Kelimeleri sözleri sakil ağır bir yük gibi görüyorum artık'
Söylenilesi değil' 
Silinesi'
İçimde nedensiz bir ferahlık' tarifsiz bir huzur'

Şimdi çok uzun bir sessizlik yolculuğuna çıkıyorum'

Nereye çıkar bilmiyorum'

Dönüşü var mı onu da bilmiyorum'

Beni sürekli içine çekiyor' 

Karşı koyup direnemiyorum'

Sevgiyle'

26 Ocak 2017 Perşembe

EVET Mİ'

Günümüz bilgi iletişim ve sevgi insanının kurtarıcı ya da kurtarıcılar beklemesi abestir'

EVET Mİ'
……..

Bu sene ağaç dikmek istiyorum' fıstık çamları' akasyalar' 
Köknar ya da dişbudak' 

En son 2011 yılında dikmişim' ağaçların yılında' 
Ne de çabuk geçmiş seneler meğer' daha dün gibi' 

1 1 1 1 1 1 leri dizmiştim' bayram olsun diye' 
Dikili fidanlar gibi' bayram yerine'

Sevinçler yerine hüzünler katan' yaklaşan bir bayram vakti'
Hüzünlenmişti ülkem'  kıyılan genç fidanlarına'

Artık yeter deme vakti' dur deme vakti'
Artık yenilenme vakti' yeniden dirilme vakti'

Artık fidanlar dikme vakti' yitilen genç fidanların yerine'
Artık ülkemin talihsiz kaderinin değişme vakti' iyiye' güzele'

Artık ağaç dikme vakti' herkes ağaç dikebilsin' köyüne' şehirine' yurduna'  yok edilen ormanların yerine' 

Kıyılan gencecik fidanlar için' 
Güzel günler' güzel yarınlar için'

Ülkem için'

Sevgiyle'

22 Ocak 2017 Pazar

SUDE'LER İÇİN'

Sude'ler' 
Gözlerimiz' gözbebeklerimiz' canlarımız' canımızın içi'

SUDE'LER İÇİN'
…….

Mesnedi ve gayesi ne olursa olsun yazılanlar söylenenler yaşananlar' eğer bir tek çocuğun bile gözyaşlarına sebep oluyorsa hepsi bir hiçtir' 

Biz insanlar birlikte yaşamak durumundayız' aynı gezegeni paylaşmak' ve aynı havayı solumak durumundayız'

Yeryüzünün her bir karış toprağının korunup işlenmesi' her bir avuç suyunun israf edilmemesi' her bir ağacının korunması'  yok edilen ormanların yerine ağaçlar dikilmesi' soluduğumuz havanın temiz kalması' denizlerin okyanusların atmosferin korunması' ortak bir bilinci ve eylemi gerektirir'

İnsanlık aynı sorumluluk duygularına ve benzer hissiyatlara sahip olmalıdır' farklı coğrafyalara göçler' yasaklar' cezalar' nihai çözümler değildir'

İyiliklerin ve güzelliklerin çoğalıp yaygınlaşması için hepimiz iyi ve güzel işler yapabiliriz' ve bu hususta birbirimizi teşvik edip' yardımlaşabiliriz'

Her sosyal olgunun bir çok bileşeni vardır'

Bizim için değişmez ve değiştirilemez tek asli gerçekliğimiz sadece insanlığımızdır'

Diğer tüm bizim sandığımız her şey bizim için arizidir' sahip olduğumuz mallar' makamlar' milliyetimiz' inançlarımız' hepsi değişebilir' değiştirilebilir' edinilebilir' terk edilebilir şeylerdir' 
 
Hep birlikte' düşmanlıklardan' kinlerden' nefretlerden ari' barış ve sevgi dolu yepyeni bir dünya inşa edebiliriz'

Sude'ler için'

Sevgiyle'

13 Şubat 2016 Cumartesi

BİR BULUŞMA HİKAYESİ


Eğer o kimseyle görüşmek istersen ve o kimseyle buluşmak için randevulaşırsan

Bil ki,

O kimse konuşulan yerde olacaktır,

Oraya gittiğinde o kimseyi yüzündeki durgun gülmesinden tanıyabilirsin,

Bahar aylarından nisan güneşi gibi, 

Sokak çocuklarının yüzündeki gülmeler gibi,

Elbisesine vaziyetine aldırma,

Eğer geç kalırsan üzülme,

O kimse bekler,

Yağmur kar fırtına ayaz içerisi dışarısı demez bekler,

O'nun beklemesi iki saattir,

İki saati geçmeden haber verirsen ve beklemesini istersen, 

Gelinceye kadar seni yine bekler,

Eğer haber vermezsen, 

Bil ki, 

İki saatten sonra o kimseyi orada bulamazsın,

Buluşma yerine varınca,

O kimseyi, 

Ya bir ağacın dalından tutarken,
 
Ya bir ağacın gövdesine omuzunu dayayıp yaslanırken, 

Ya da bir ağacın gölgesinde oturup dinlenirken görebilirsin,

Ya da bir denizin kıyısında dururken, 

Denize, dalgalara, martılara bakarken,

Ya da gökyüzüne, bulutlara, aya, güneşe, yıldızlara bakarken,

Ya da elinde insanların üzerine basıp geçip kirlettiği dalından düşmüş kuru bir yaprağın tozlarını silerken,

O kimseyi görünce içinden geldiği gibi davran,

Tüm hesaplarını, protokol kurallarını geride bırak,

İster git boynuna sarıl, istersen git tekme tokat vur,

O kimsenin tepkisi aynı olur sana,

Çekinme,

Eğer içinden boynuna sarılmak ya da vurmak gelmiyorsa, 

Sadece uzaktan bakıp dönebilirsin de,

O kimse niye geldin niye gittin diye sana bir şey sormaz,

O kimsenin sitemi yoktur,

Eğer içinden merhaba demek selam vermek gelirse, 

Git  merhaba de selam ver, 

O kimse hemen merhabana karşılık verir selamını alır,

Eğer hiçbir şey konuşmadan sadece yanında oturmak, durmak istiyorsan, 

Git yanına otur, yanında dur,

O kimse senin konuşmanı bekler, 

Konuşmak istersen içinden geldiği gibi konuş,

Ne söylersen söyle o kimse seni dinler,

Yok eğer konuşmak istemeyip susmayı tercih edersen, 

O kimse de bir süre daha seninle beraber susar,

Sonra, 

Ya konuşmaya başlar,

Denizleri, dalgaları, martıları, ağaçları, bulutları, gökyüzünü, ayı, güneşi, yıldızları anlatır,

Ayazı, soğuğu, sıcağı, karı, fırtınayı, havhavları, miyavları, kuşları, karıncaları anlatır,

Kalabalıkları, yalnızlıkları, insanları anlatır,

Hislerini anlatır,

O kimsenin geriye sözü yoktur,

O kimsenin cümleleri kısa kısadır, 

Biraz kopuk kopuk,

Konudan konuya karışıktır,

Ancak,

O kimse bütünü anlatır,

Eğer yanında duruyorsan o kimse elini tutar,

Hiçbir şey konuşmadan bir kaç dakika devam eder,

O bir kaç dakika içerisinde kelimelerin yetemeyeceğinden daha çok şey anlatır,

O kimse duygularını paylaşır,

Eğer yanında oturuyorsan o kimse ellerinden tutar ve dönüp gözlerinin içerisine bakar,

Önce uzun bir süre soluksuz nefes alıp vermeden bakar,

Bakarken gözleri biraz daha açılır,

Bir ya da bir kaç nefes süresince bakmaya devam eder,

Yüzündeki gülmeleri baharlardaki nisan güneşinden mayıs  güneşine döner,

Şefkatle ellerinden tutulan sokak çocuklarının yüzlerindeki gülmeler gibi,

O an için aylar an,
Sözler kelimeler yavan olur,

O kimse bir söz söyler,

Sevgiyle,

Eğerler bitmez,

Hikayenin bu kısmı haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim,

Her ay, her mevsim devam eder,

Eğer o kimse randevu vermezse,

Sen ara bul,

Şehrin sokaklarında,

Git sokak çocuklarının yanında dur,

Onlarla beraber otur,

Ellerinden tut,

Gözlerinin içine bak,

O kimsenin,

Gülmelerini sokak çocuklarının gülmelerinde,

Gözlerini sokak çocuklarının gözlerinde,

Ellerini sokak çocuklarının ellerinde,

Yüreğini sokak çocuklarının yüreğinde bul,

Bu senin aşkın olsun,

Her kapıyı çal,

Açılsın,

Evler sokak çocuklarının evleri olsun,

Yuvalar sokak çocuklarının yuvası olsun,

Sofralar sokak çocuklarının sofraları olsun,

Gerekirse sofralar sokaklara kurulsun,

Camiler, havralar, kiliselerin gereksiz süsleri eksik olsun, 

Kapıları sokak çocuklarına açılsın,

Okullar sokak çocuklarının kayıtsız okulu olsun,

Gerekirse sınıfların düzeni bozulsun,

Sen her sokak çocuğunda o kimseyi bulacaksın,

Bir martıya simit atarken, 

Bir havhavın yanında sarılmış uyurken, 

Bir ağacın gölgesinde otururken,

Şehrin parklarında anne babaların ellerinden tuttuğu çocukları seyrederken,

Onlara anne ol,
Onlara yuva kur,

Sokak çocukları aşkın senin,

Her çocuğun sesinde o kimseyi duyarsın,

Her çocuğun gözünde o kimseyi görürsün,

Her çocuğun gülmesinde o kimsenin gülmesiyle gülersin

Her çocuğun elinde o kimsenin sıcaklığını hissedersin,

Aşkını kaybetme,

Yok illa da o kimse dersen,

O kimse sana gelir,

Haziran temmuz,
Ağustos eylül ekim,

Her mevsim,

Eleri sıcak ya da soğuk,

O kimse sana gelir,

Çiçekleri gülleri koparmak istemez,

Belki de elinde kuru bir yaprak,

O kimse sana gelir,

O kimse şimdi bir sokak çocuğudur,

Sevgiyle,


7 Şubat 2016 Pazar

''İNŞİRAH''

"İNŞİRAH"
Tüm renkleri geçince,
Gökyüzü maviliklerinden bir pencere açılır farklı güzelliklere,
Ve bir pencere daha açılır, 
Aydınlık mı aydınlık, arı, duru, pırıl pırıl, berrak, 
Yıldızlardan çok daha büyük kalabalıklara,
Bir an için, 
İçlerinde bulursun kendini,
Yeniden doğuş, 
Yeni bir diriliş gibi,
Orada içli içli sessizce, 
Sadece, 
''Rabbim, Rabbim'' dersin,
Orası, 
Tüm sözlerin bittiği yerdir,
Orası, 
Tüm sorulara cevapların bulunduğu yerdir,
Sevgiyle,

''DUHA''

"DUHA"
Uyanmıştım,
Daha doğrusu uyumuştum uykuda bir rüyaya uyanmıştım,
O an yaşadıklarıma fazlaca pek anlam verememiştim,
Hiç kimseye de diyememiştim,
Bir rüyadır demiştim,
Nasılsa geçer diye düşünmüştüm,
Fakat geçmemişti,
Geçmesi için dualar ettim yıllarca,
Geçmeyince de geçmek istedim kendimden,
Uzaklaşmak istedim hislerimden, 
Bildiklerimden,
Her yerde baktım benimle,
Kaderimmiş dedim meğer,
Sonra bıraktım kendi haline,
"Olacak olacaktır'' dedim kendime,
Tüm olanlar için özetle şöyle diyordum,
''Hikaye ne senin ne de benim hikayem,
Hikaye rabbin hikayesi''
Sonra suskunluklarım söz olup taşar oldu içimden geldiğince,
Ağaçlar, sular, karıncalar, yıldızlar arkadaş oldu yalnızlığıma,
İnsanlık olguların öğretilerin anlayışların esaretinden kurtulsun tüm güzellikleriyle açığa çıksın istedim,
Irkı, milliyeti, inancı ne olursa olsun insanlık insanlıkta buluşsun istedim,
Aynı gök kubbenin altında tüm insanlar mutlulukları hep birlikte yaşasınlar istedim,
Bir dua gibi istedim,
İçimden,
İçimden,
Biricik rabbimden,
Sevgiyle,

''İZHAR''

"İZHAR"
İnkar ile izhar arasında bir yol ayrımına gelmiştim, 
Ya kendimi inkar edecektim nifak ile yaşayacaktım, 
Ya da her şeyi izhar edip kendimi açığa çıkaracaktım, 
İzharı seçtim,
Eğer kendimi inkar etmiş olsaydım, 
Nifak içerisinde şeklen günümüz dindar müslümanları gibi yaşayacaktım,
Kendimi inkar edemezdim, 
Biliyordum ki, 
Kişinin kendini inkar etmesi Rabbi inkar etmesi demektir, 
Rabbi hiç inkar edemezdim, 
O halde hayatın hiçbir anlamı kalmazdı,
Ben izharı seçtim, 
İnkarı değil, İddiayı değil, İsbatı değil, İmanı değil, İkrarı değil, İnzarı hiç değil, 
Çünkü insanlık bunların hepsiyle bugüne kadar yorulmuş,
Sadece,
İzharı seçtim,
Yaşadıklarımı, gördüklerimi, hissettiklerimi izhar edecektim,
Olguların öğretilerin anlayışların esaretinde kalmadan,
Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan,
Hakaretlere küfürlere baskılara tehditlere aldırmadan,
Hiç kimseyi tehdit edip korkutmadan,
Sadece sevgiyle,
İzharı seçtim,
İzhar ile aynı zamanda aslında ben kendimi açığa çıkarıyorum,
"Ve tüm güzellikleriyle insanlık açığa çıktığı zaman"
Sevgiyle,

''EL-İTKAN''

"EL-İTKAN"
Yaratılış devam eden sürekli bir akıştır, 
Hiçbirimiz kendimiz için neyin hazırlandığını bilmiyoruz,
Her son dediğimiz öncesi ile yeni başlangıçları, 
Her an ise kendisi ile beraber sonsuzluğu içerisinde taşır,
Benim hissiyatlarım yaratıcıya mutlak teslimiyettir, 
Kayıtsız şartsız, 
Mesela, 
Çocuklar gibi,
Yaşam için bir ölçü koydum kendimce,
''Mesnedi ve gayesi ne olursa olsun yazılanlar söylenenler yaşananlar eğer bir tek çocuğun bile gözyaşlarına sebep oluyorsa hepsi bir hiçtir''
Benim için söylenilmesi gereken tüm sözler aslında söylenmişti,
Sevgiyle,

''EL-İHSAN''

"El-İHSAN"
Her şeyi olduğu gibi görebilmek kendi gerçekliğimizdir,
Allah inancı hayatın ve var olmamızın anlamıdır,
Kader olandır,
Irkı inancı ne olursa olsun mazlum mazlumdur, mustazaf mustazaftır,
Hayırlı iş yapılan her gün hayırlıdır,
Kavuştuğumuz her gün ise bizatihi hayırlıdır,
Hayırlı cumalar ya da pazarlar diyen insanlık, hayırlı pazartesiler, hayırlı salılar, hayırlı çarşambalar, hayırlı perşembeler, hayırlı cumartesiler de diyebilmelidir inanarak,
İyilikler ve güzellikler ağaçlar gibidir, bulundukları her yeri güzelleştirirler,
İnsanlık da bir ağaç gibidir,
Ve bir ağacın hangi dalından başlarsanız başlayın aynı köke ulaşırsınız,
Irkçılık, dincilik, mezhepçilik, inkarcılık, insanlığın içerisine düştüğü kendi kazdığı çukurlardandır,
İnsanlık içine düştüğü kendi kazdığı çukurlardan çıkmayı yine kendisi başaracaktır,
Bir tek canın tüm şehirlerden ve ülkelerden daha değersiz olmadığı anlaşıldığı zaman,
Savaşa savaşa barışa kavuşulamayacağı idrak edildiği zaman,
Öldürmenin bir ceza olmadığı herkesçe bilindiği zaman,
Ve tüm güzellikleriyle insanlık açığa çıktığı zaman,
Barış, huzur, güven, refah, bolluk, bereket ve adalet içerisinde hep birlikte yaşayabiliriz,
Sevgiyle,

''EL-FELAH''

"EL-FELAH"
Ölüm ve sonrasından çok doğum ve öncesini düşünmelidir insan,
Hepimiz er ya da geç öleceğimizi biliriz,
Hangimiz doğacağını bildi de doğdu,
Ya da kim doğmak istedi de doğdu,
Dünya hayatı rabden bir uzaklaşma olmadığı gibi, ölüm de rabbe dönüş ve kavuşma değildir,
Ahiretin olduğundan şüphe yoktur, evvel gibi,
Yaratıcı hakkındaki tüm tanımlamalar, insanlığın kendine göre yaptığı tanımlardır,
Allah, her bir zerredir, her bir candır ya da kainatın kendisidir denilemeyeceği gibi,
Allah, her bir zerreden, her bir candan ya da kainattan ayrıdır da denilemez,
Ruh, tüm canlılar için bir'dir,
İyi ruh, kötü ruh, onun ruhu, bunun ruhu, ruhlar, ölülerin ruhları gibi demekten sakınılmalıdır,
İnsanın 'ben'liği kibirlerden ari kendi kişiliğidir,
Sevinçle ve şükürle her insan 'ben' diyebilmelidir,
Övgüler rabbe yapılmış övgülerdir,
Hakaretler ve küfürler de rabbe edilmiş gibidir,
Ve teşekkürlerimiz aynı zamanda rabbe olan şükürlerimizdir,
Sabır hususunda insanlık bir hal değişimi yapmalıdır, kabalık ve katılıklar bırakılmalıdır,
Sevgiyle,

''ES-SALAH''

"ES-SALAH"
Akletmek, 'verileri' değerlendirme işlemidir ve akletmek bizleri 'anlama' ulaştırabilir,
'Var'lığın başlangıcı 'var'dandır ve sonu ise yine 'var'lıktır,
Rabbin yaratması evvelden ahire süreklidir ve sebepler ile birbirini tamamlamaktadır,
Her son dediğimiz öncesi ile yeni başlangıçları ve her an ise kendisi ile beraber sonsuzluğu içerisinde taşır,
Biz insanlar 'hiç'lik ile 'hep'lik arasında 'kendimiz'izdir ve var olmamız en büyük ödülümüzdür,
............…..
Ülkelerin bağımsızlık iddiaları bağnazlıktır ve hiçbir gerçekliği yoktur,
Caydırıcılık esası üzerine kurulu sistemler silahlanmanın ve savaşların en önemli sebebidir, silahsız ve savaşsız bir dünya için dünyanın güvenliği BM güçleri ile sağlanmalıdır ve devletler hükümsüzleştirilmelidir,
Ülkelerin sınırları tel örgü ve mayınlardan temizlenmelidir ve tüm insanlar dünya'yı biricik yurt bilmelidir,
İnsanlık kendisi için yeni bir kutsallık tanımlaması yapmalıdır ve her can, her an, her gün, her ay, her bir karış toprak, her bir damla su ve her bir ağaç mübarek bilinmelidir,
Mekke ve medine etrafındaki harem sınırları kaldırılmalıdır ve yeryüzünde yasaklı hiçbir bölge kalmamalıdır,
............…
İnsanlığın aradığı hakikatleri çocuklar yaşıyor oyun gibi ve geleceğin dünyası için çocuklar büyüklerden daha çok hak sahibidirler,
Düşmanlıklardan, kinlerden, nefretlerden ari, barış ve sevgi dolu bir dünya çocukların en tabii hakkıdır ve bunun sağlanması hepimizin en önemli ve en öncelikli görevidir,
Sevgiyle,

''LA İLAHE İLLALLAH''

"LA İLAHE İLLALLAH"
İlah yoktur,
Yaratıcının ilah olduğu iddiası putperest çoklu ilah anlayışının tekli versiyonudur sadece,
Dinlerin öğretileri yaratıcı ile olan bağımızı tanımlamaktan uzaktır, 
Mutlak böyledir denilmesi ise insanlık için zifiri bir karanlıktır,
Allah ile insanlar arasında ki ilişki borç-alacak olarak tanımlanamaz,
Kendisi hiçbir şey değilken rabbin yaratması ile var olan insanın Allah'a borçlar vermeye kalkışması abestir,
Biz insanlar hepimiz birbirimize muhtacızdır ve güzel olan hepimizin birbirine muhtaç olmasıdır,
Allah'ın bizleri yaratması ve nimetlerinin bir borç gibi telakki edilmesi bir yanılgıdır, iddiası mutlak bir yalan ve yaratıcıya iftiradır,
Hangimiz doğmak istedi de doğdu,
İmtihan, hesap, ceza, mükafat korku dünyasının olgularıdır, sevgi dünyasında hepsi anlamını yitirir, 
Şu kainatın ihtişamının cennet ve cehennemden öte farklı bir anlamı vardır,
Allah'a sıfatlar takmanın helvadan ya da hevadan putlar yapmaktan hiçbir farkı yoktur,
Allah'ı kendisine kullar köleler edinen efendi zat gibi görmek insanlığın yaratıcı hakkındaki yanılgılarındandır,
Kulluk olgusu insanlığın içine düştüğü en derin çukurlardandır,
İnsanlığın özünde ve kaderinde sadece insan olmak vardır,
İnsanlık kulluktan insanlığa büyükçe bir adım atmalıdır,
Kendisine secde edilmesi olgusu insanlığın kendini efendi gibi görme iddiasıdır ve insanlığın kendisi hakkındaki en önemli yanılgısı ve yalanıdır,
İnsan şeytanı Allah'ın karşısında bir güç gibi görmeyi ve anmayı bırakmalıdır ve yaptığı tüm kötülük ve yanlışları kendinden bilmelidir,
Allah'ı hileler yapan tuzaklar kuran öfkelenen biri gibi gören anlayışlar bırakılmalıdır,
İnsan Allah'ı kendi gibi sanmaktan sakınmalıdır,
Sevgiyle,

''TEVHİD''

Yaratıcı hakkındaki tüm tanımlamalar insanlığın kendine göre yaptığı tanımlardır' Allah her bir zerredir' ya da her bir candır' ya da kainatın kendisidir denilemeyeceği gibi' Allah' her bir zerreden' ya da her bir candan' ya da kainattan ayrıdır da denilemez'
...........

"İlah yoktur' Hiçbir 'şey' ilah değildir' İnsanlar kendilerine ilah ya da ilahlar edinirler' Edinilen ilah ya da ilahlar ise bizim yaratıcımız [Allah] değildir"

Bu sözüme' 

'Allah'tan başka ilah yoktur' şeklinde' tevhid inancı öğretisi ile' ve Allah'ın tek ilah olduğu iddiası ile fazlasıyla karşı çıkılıyor'

Fakat düşünülmeden'

Dinlerin yaratıcının tek ilah olduğu iddiası ile tevhid inancı' esasında çoklu putperest ilah anlayışının' yani şirk inancının' tevhid adıyla 'birleşik şirk' olarak devamıdır'

Kişi' yaratıcıyı ilah edindiğinde' yaratıcıyı kendisine indirgemiş olur'

Yaratıcımızın [Allah'ın] bizim için neden ilah olmadığının anlaşılması için bu ifadenin anlaşılması önemlidir'

1- İndirgenen ve edinilen' 
"Şey" olur'

2- Tüm "Şey"ler yaratılmış olarak tanımlanır'

3- Ve hiçbir "Şey" de bizim yaratıcımız değildir'
 
Şöyle ki'

İnsanların yaratıcıyı kendilerine ilah edinebilmeleri için' yaratıcıyı kendi sahip oldukları insanımsı özellikler ile vasıflandırmış' ve öylece tanımlamış olurlar'

Yani' 

İlah edinilen yaratıcı' ilah edinen kişinin zihninde bir nevi insana indirgenmiş olur'

İnsan böylelikle kendisi gibi' [işiten' gören' bilen' seven' kızan' öfkelenen' affeden' ödüllendiren' ceza veren, köle edinen, efendi olan gibi] iinsanımsı özelliklere haiz bir ilah tanımlamış ve edinmiş olur' edinilen bu ilah ne kadar çok enlere sahip olursa olsun'

Yaratıcının' islam dininde efendi rab' hıristiyanlıkta baba oğul vb. gibi tanımlanmasının hepsinin temelinde' Yaratıcının ilah edinilmesi sureti ile insana indirgenmiş olması durumu görülebilir' 

Bu hususun asıl ya da mecaz olarak ifade edilmiş olması fark etmez'

Aslında' 

Yaratıcıyı ilah edinmenin bilinç altında insanın kendi uluhiyet iddiası vardır'

Dikkat edilir ve fark edilir ise' ilahlık iddiasında insan yaratıcıyı ilah edinmiş olmuyor' bilakis Yaratıcı üzerinden kendi uluhiyetini ilan etmiş oluyor'

Hizmetçi yaratıcı algısında' İnsanın eşrefi mahluk olma palavrasında' Kainattaki her şeyin insanın hizmetine sunulduğu safsatasında' dinlerin kendi arasındaki inançsal rekabet ve üstünlük yarışında' bu durum kendisini hepten açığa çıkartmaktadır' 

Ayrıca'

Yaratıcıyı ilah edinmek yaratıcıyı yüceltmiyor' bilakis yaratıcı ilah edinene indirgendiği için' yaratıcı kendisine indirgenen şey'e inmiş [Dönüşmüş] oluyor' 

Yani' 

Yaratıcının insan tarafından bir nevi yaratılmışlığı durumu söz konusu oluyor' 

İnsanlığın yaratıcı tanımlarındaki ayrılıklarının sebebi de yaratıcının ilah edinilmek suretiyle insana indirgenmiş olmasından kaynaklanmaktadır' 

Oysa'

İlah edinilen yaratıcı insan için sadece zihinsel bir put'tur'

İnsanın kendine göre tanımlayıp edindiği ilah ya da ilahları yaratıcının yerine koyması' putperest inancı' ibadet' anlayış ve kültürünü nesilden nesile devam ettirmektedir' maalesef'

Sakınılmalıdır'
 
Sude'lerin dünyasında sadece içtenlikle yaratıcıyı bilmek vardır'

Sevgiyle'

22 Temmuz 2015 Çarşamba

TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (10)

İlah yoktur, 
İnsanlar kendilerine ilah ya da ilahlar edinirler,
Yaratıcımız bizim için ilah değildir,
Eğer insan yaratıcıyı ilah edinirse, yaratıcıyı kendine indirgemiş olur,
Yaratıcıyı tek ilah edinmek ya da yaratıcının tek ilah olduğu iddiası, çoklu putperest ilah anlayışının tekli versiyonundan başka bir şey değildir,
Bilir miyiz,
Sevgiyle,


TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (9)

İnsanlığın, şeytansız bir hayat olamayacağı anlayışı anlamsızdır,
Oysa, 
Şeytanın ne rabbe karşı bir gücü ve ne de hiçbir insan üzerinde gücü yoktur,
Güç sahibi Allah'tır,
İnsan, 
Şeytanı Allah'ın karşısında bir güç gibi görmeyi ve anmayı bırakmalıdır,
Sevgiyle,


TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (8)

Kulluk olgusu, efendi köle kültürünün eseridir,
Ve insanlığın içine düştüğü kendi kazdığı en derin çukurlardandır, 
İnsanlığın özünde ve kaderinde sadece insan olmak vardır, 
İnsanlık, kulluktan insanlığa büyükçe bir adım atmalıdır,
Yaratıcıya kul olmak, ki dinlerin öğretileri bu şekildedir, 
Yaratıcıyı kendisine kullar köleler edinen efendi gibi görme olgusunu içerisinde taşır,
Allah'ın kendisine kullar köleler edinen efendi olduğu söylenebilir mi,
Sevgiyle,


TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (7)

"Allah ile insanlar arasındaki ilişki, borç-alacak olarak tanımlanamaz,
...
Hangimiz doğmak istedi de doğdu"
Paylaşımına,
Bir arkadaşımız,
"Kaldıki biz sorgulayan araştıran ve karar verme kabiliyeti olan Varlığız elbette bizleri yaratana borçluyuz O bizim için her şeyi var eden bir simit bile Alıp Borçlu olurken aldığımız nefesi burnumuzun ucuna kadar getiren Allah a neden Borçlu olunmaz" dedi,
Arkadaşımızın yorumuna sahip insanlar, ki dinlerin öğretisi bu şekildedir, 
İnsan gibi düşünen, insan gibi tavır sergileyen bir yaratıcı tanımladığının farkında mıdır,
Tabi kötü bir insan gibi,
İyi insanlar karşılıksız iyilik yapabiliyorken,
Kötülüğe bile iyilikle mukabele edebiliyorken,
Yaratıcı için karşılıksız hiçbir şey vermeyeceğini düşünmek, söylemek, iddia etmek kötü bir şey değil midir,
Hem yaratıcıya iftira olabileceği hiç düşünülmüş müdür,
Sahi,
Hangimiz doğmak için yaratıcıya bir şey verdi de doğdu,
Sevgiyle,



TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (6)

Allah ile insanlar arasındaki ilişki, borç-alacak olarak tanımlanamaz,
Dinlerin öğretileri, yaratıcı ile olan bağımızı tanımlamaktan uzaktır, 
Mutlak böyledir denilmesi ise insanlık için zifiri bir karanlıktır,
Kendisi hiçbir şey değilken Rabbin yaratması ile var olan insanın, Allah'a borçlar vermeye kalkışması abestir,
Allah'ın bizleri yaratması ve nimetlerinin borç gibi telakki edilmesi de bir yanılgıdır, 
İddiası mutlak bir yalandır,
Ve yaratıcıya iftiradır,
Hangimiz doğmak istedi de doğdu,
Sevgiyle,


TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (5)

Bir arkadaşımız,
"Din nasıl hükümsüz oluyor. Tüm ilâhi dinlerin adı İslamiyettir. Madem dinler hükümsüz o halde Rabbimizin Din günü dediği nedir. Sevgili kardeşim sosyal medyada Allah c.c.sözünün üstüne söz soyleyenlerle kapismaktan yoruldum. İlah ta yok diyorsunuz. Amacinizi anlamış değilim. Kiymetlimizsiniz yormayın." demişti,
Ben de kendisine cevaben,
"Çok teşekkür ediyorum, hepimiz öyle, Hepimiz kıymetliyiz,
Siz de öyle,
Rabbimizin bizleri yaratmış olması bizleri kıymetli kılıyor" demiştim,
Öyleyse yormayalım,
"Dinler, sahip oldukları olgu ve öğretileri itibari ile hükümsüzdür"
Peki, 
Dinlerin olgu ve öğretileri nedir ve niçin hükümsüzlüğe sebeptirler,
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki,
"Dinlerin öğretileri yaratıcı ile olan bağımızı tanımlamaktan uzaktır"
Bunu nereden biliyorsun diye sorulursa, 
Elbette öncelikle kendimden,
Zira, 
"Kişi için en kati delil kendisidir"
Hepimiz için öyle değil mi,
Sevgiyle,



TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (4)

Bir arkadaşım, 
"Siz verdiniz yani bu hükmü" demişti,
Ben cevaben,
"Hayır, dinler hükümsüz olduklarını kendileri söylüyor" dedim,
"Ben ise sedece yaşadıklarımı, gördüklerimi, hissettiklerimi izhar ederim"
Yine bu yazı başlığı altında paylaşımlara yapılan yorumlarda,
Tahrif edilen tüm dinler hükümsüzdür demek istediğimi söyleyenler olduğu gibi, 
Sadece ATA DİNLERİ "Hükümsüz" dür, diyen arkadaşlarımız da var,
Ayrıca
Hükümsüz olan DİN değil, Hurafeler ve Örf- adetlerdir, diye paylaşımımın biraz haddini aşar olduğunu da söylemişlerdir,
Cevaben,
"Dinler, ekser olguları itibari ile hurafeler üzerine oluşturulmuşlardır, 
Ve ekser öğretilerini de örf ve adetler üzerine bina etmişlerdir" demiş idim,
Ben, insanların dinler hakkındaki eksik bilgileri nedeniyle dinlerin hükümsüz olduklarını söylemiyorum,
Ve bu yazının konusu da bu değildir,
Bilakis ben,
Dinlerin sahip oldukları olgu ve öğretileri itibari ile hükümsüz olduklarını söylüyorum,
Ve TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR başlığı ile yaptığım paylaşımların konusu da budur,
Yani,
Dinlerin hükümsüz olmaları, sahip oldukları olgu ve öğretileri sebebiyledir,
Yani,
Hükümsüz olan dinlerin kendisidir,
Sevgiyle,



TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (3)

Bir önceki paylaşıma yapılan yorumlarda başlık ile yazının birbiri ile uyumsuz olduğu,
Ve yine yorum yapan arkadaşlarımızın din kavramı ile ilgili açıklamalarına binaen, 
Bu yazı dizisi içerisinde konu ile ilgili benzer hususlara bir açıklama olmak üzere, 
Ve gelebilecek soru ve yorumlara karşılık olmak üzere, 
Aşağıdaki hususların belirtilmesinin yararlı olacağını düşünüyorum,
Benim paylaşımlarımda, Din ya da Dinler dediğimde, en bilinen şekliyle dinleri kastediyorumdur,
Yani,
Din, İslamiyettir,
Tüm inanç, olgu ve öğretileriyle,
Din, Hıristiyanlıktır,
Tüm inanç, olgu ve öğretileriyle,
Din, Yahudiliktir,
Tüm inanç, olgu ve öğretileriyle,
Din, Budistliktir,
Tüm inanç, olgu ve öğretileriyle,
Gibi,
Benim yazılarımda din kelimesi görüldüğünde bu şekilde anlaşılması beni sevindirir,
Din kelimesi ve kavramının kökeni, alt tanımları vb hususlar bu yazı dizisinin konusu değildir,
Eğer kavram açıklaması yapmak isteyecek olursam, bunu parantez içinde ya da bir paragraf açarak ya da bir konu başlığı altında yaparım,
Zaman zaman yaptığım gibi,
Mesela "ilah yoktur" şeklinde başlayan paylaşımımda olduğu gibi,
Ya da mesela,
"Allah tecelli etmiş denilebilir mi" konu başlığında olduğu gibi,
Konu başlığı ile yazının uyumsuz olduğunu söyleyen arkadaşlarım için,
"Öyleyse sizin için biraz daha sabır" demiştim, 
Şunun için,
DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR ifadesinin ne olduğunun anlaşılması için bu yazı dizisini paylaşıyorum,
Her bir arkadaşımın, kendi istidadınca, tüm yazı dizisi içerisinde kendi cevaplarını bulacağını ümit ediyorum,
Ayrıca,
Bu yazı dizisinin, tüm soru ve yorumlara açık olduğunu buradan herkese duyurmak istiyorum,
Sevgiyle,


TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (2)

Tüm dinlerin hükümsüz olduğunu ilk olarak aşağıdaki yazının başlığı olarak, DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR diye paylaşmıştım,
"Allah ile insanlar arasındaki ilişki, borç-alacak olarak tanımlanamaz,
Dinlerin öğretileri, yaratıcı ile olan bağımızı tanımlamaktan uzaktır, 
Mutlak böyledir denilmesi ise insanlık için zifiri bir karanlıktır,
Kendisi hiç bir şey değilken, Rabbin yaratması ile var olan insanın, Allah'a borçlar vermeye kalkışması abestir,
Biz insanlar, hepimiz, birbirimize muhtacızdır, 
Ve güzel olan hepimizin birbirine muhtaç olmasıdır,
Allah'ın bizleri yaratması ve nimetlerinin borç gibi telakki edilmesi de bir yanılgıdır, 
İddiası mutlak bir yalandır,
Ve yaratıcıya iftiradır,
Hangimiz doğmak istedi de doğdu,
İmtihan, hesap, ceza, mükafat, korku dünyasının olgularıdır, 
Sevgi dünyasında hepsi anlamını yitirir,
Ve şu kainatın ihtişamının cennet ve cehennemden öte farklı bir anlamı vardır,
Allah'a sıfatlar takmanın, hevadan ya da helvadan putlar yapmaktan hiçbir farkı yoktur,
Allah'ı kendisine kullar köleler edinen efendi zat gibi görmek de insanlığın yaratıcı hakkındaki yanılgılarındandır,
Kulluk olgusu, insanlığın içine düştüğü en derin çukurlardandır, 
İnsanlığın özünde ve kaderinde sadece insan olmak vardır, 
İnsanlık, kulluktan insanlığa büyükçe bir adım atmalıdır,
Ve kendisine secde edilmesi olgusu, insanlığın kendini efendi gibi görme iddiasıdır, 
Ve insanlığın, kendisi hakkındaki en önemli yanılgısı ve yalanıdır,
İnsan, şeytanı Allah'ın karşısında bir güç gibi görmeyi ve anmayı bırakmalıdır, 
Yaptığı tüm kötülük ve yanlışları kendinden bilmelidir,
Allah'ı, hileler yapan, tuzaklar kuran biri gibi gören anlayışlar bırakılmalıdır,
İnsan, Allah'ı kendi gibi sanmaktan sakınmalıdır,
İşte bunlar, Allah'ın bir olduğu, doğurmadığı, doğurulmadığı, hiçbir şeyin kendisine denk olmadığı, doğrular gibi doğrulardır,
Ve işte bunlar, tüm insanlığın, içtenlikle ve hep birlikte Rabbe evet dedikleri günün doğrularıdır,
Sevgiyle"


TÜM DİNLER HÜKÜMSÜZDÜR (1)

Tüm dinlerin hükümsüz olduğu hususunda gelen itiraz ve yorumlara binaen, 
Dinlerin hükümsüzlüğü nedenleri ve daha net anlaşılabilmesi için bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum,
İnşaallah,
Ülkem insanının %99 u kendisine müslümanım derken, 
Diyanet işleri başkanlığı istatistiklerine göre, ülkemiz insanının sadece %3.7 si Kur'an'ı mealinden her gün okuyor, 
Ama buna karşılık, ülkem insanının %96.5 i, nasıl oluyorsa, kur'an'da yazılanların mutlak gerçek doğru ve tüm zamanlara hitap ettiğine katılıyor, 
İlginç değil mi, 
Aslında, 
Ülkem insanının sadece müslümanız demekten başka, dinler hakkında ve özelde de islam dini ile ilgili neredeyse bildiği bir şey yoktur,
İslam ile ilgili sahip olduğu bilgiler ise çoğunlukla kulaktan dolma ve yaşantısı da taklitten öteye geçemiyor,
Okuma olmadığı için haliyle sorgulama da olmuyor ve değişim, dönüşüm de gerçekleşemiyor,
Ve fakat, 
Müslümanız demek insanlara sadece bir aidiyet duygusu veriyor,
Değişimi, dönüşümü ve gelişimi olmayan bir yaşam statik, durağan ve ölü bir yaşamdır, 
Ayrıca,
İnsanların yalan, yanlış, uydurma olgu ve öğretilerin esaretinden kendilerini kurtarmalarının vaktinin gelmiş olduğunu düşünüyorum,
İnsanlık yeni bir bilinç ekseni üzerindedir,
Ve bu bilinç ekseni üzerinde, yaratıcı adına uydurulmuş dinlerin geleceğin dünyasında hükmü ve yeri yoktur,
Sevgiyle,

31 Mayıs 2015 Pazar

HİKAYELERİN HİKAYESİ (9)


Her son dediğimiz öncesi ile yeni başlangıçları,
Her an ise kendisi ile beraber sonsuzluğu içerisinde taşır,

Yaratılış devam eden sürekli bir akıştır,
Hiçbirimiz kendimiz için neyin hazırlandığını bilmiyoruz,
Benim hissiyatlarım yaratıcıya mutlak teslimiyettir,

Kayıtsız şartsız,
Mesela çocuklar gibi,

Herkes bir yerlere giderken, nedense ben hep geldim derim,
Mesela,

Yıldızlardan çok daha büyük kalabalıklara baktım da geldim,

Dünyayı yurdum bildim de geldim,

Düşmanlıkları, kinleri, nefretleri sildim de geldim,

Şeytana bile laneti kaldırdım da geldim,

Cehennem ateşlerini söndürdüm de geldim,

Cennet bahçelerinden geçtim de geldim,

Her günü mübarek bildim de geldim,

Rabbim rabbim dedim de geldim,

Gİbi,

Kendimce bir ölçü koydum,

Sudeler için,

''Mesnedi ve gayesi ne olursa olsun, yazılanlar, söylenenler, yaşananlar,
Eğer bir tek çocuğun bile gözyaşlarına sebep oluyorsa, hepsi bir hiçtir''

Ve benim için aslında söylenmesi gereken tüm sözler söylenmişti,
Sevgiyle,



30 Mayıs 2015 Cumartesi

HİKAYELERİN HİKAYESİ (8)


İnsanlık için ilah yoktur,

İnsanlar kendilerine ilah ya da ilahlar edinirler, 
Yaratıcımız Allah biz insanlar için ilah değildir,

Eğer insan, Allah'ı ilah edinirse,
Yaratıcıyı kendine indirgemiş olur,
Ki bu yaratıcıyı hakkıyla takdir edememektir,
Ve insanlık için yaratıcı hakkında önemli bir yanılgıdır,
Yaratıcıyı ilah edindiğini söyleyen insan,
Uluhiyyet iddiası içerisinde olan insandır,

Yaratıcının ilah ya da tek ilah olduğu iddiası ve söylemlerinden sakınmalıdır insan,

Allah inancı hayatın ve var olmamızın anlamıdır,
Biz insanlar yaratıcıyı övebiliriz ve yaratıcıya şükredebiliriz,

Dinlerin yaratıcı adına olma iddiaları uydurmadır,
Ve tüm dinler hükümsüzdür,

Rabbe övgü,
Rabbe şükür,
Sevgiyle,




29 Mayıs 2015 Cuma

HİKAYELERİN HİKAYESİ (7)


İnsanlık için,
Korku dünyası devri bitmiştir,
Esir, köle zihniyeti devri bitmiştir,
Geri dönülemez şekilde bitmiştir,
Devir sevgi dünyasının devridir,
Devir,
Özgürlüklerin, arınmanın ve aydınlanmanın devridir,
Bu yeni bir şey midir,
Hayır,
İnsanlık tarihi boyunca süre gelen bir durumdur,
Ancak böyle söylememin sebebi,
İçinde bulunduğumuz bu dönemde kazandığı yüksek hız,
Ve sürekli artan bir ivmeyle devam ediyor olmasıdır,
Artık hiç kimse insanlığın önüne,
Şekli, hükmü ne olursa olsun putlar koyamayacaktır,
Duvarlar öremeyecektir,
Artık hiç kimse, perdeler arkasından,
Ya da ulaşılmaz yapılar içerisinden insanlığın kaderini çizemeyecektir,
Bizim için değişmez ve değiştirilemez tek asli gerçekliğimiz,
İnsanlığımızdır, 
Diğer tüm bizim sandığımız her şey bizim için arizidir,
Sahip olduğumuz mallar, makamlar, ırklarımız, inançlarımız,
Değişebilir, değiştirilebilir, edinilebilir, terk edilebilir şeylerdir, 
Yani arizidir, 
İnsanlığın özünde ve kaderinde sadece insan olmak vardır, 
Hikaye hepimizin hikayesi,
Hikaye korkuların silinip yok olduğu,
Her bir zerresinden sevgiler fışkıran kalplerin hikayesi,
Sevgiyle,

28 Mayıs 2015 Perşembe

HİKAYELERİN HİKAYESİ (6)


''Yaşadıklarımı, gördüklerimi, hissettiklerimi izhar ediyorum'' derken, 
Aslında ben kendimi anlatıyorum,
Ve kendimi açığa çıkarıyorum,
Tüm paylaşımlarımın bende gerçek bir hikayesi vardır,
Yaşanmış, görülmüş, hissedilmiş,
………..
Mesela,
''Tüm renkleri geçince,
Gökyüzü maviliklerinden bir pencere açılır farklı güzelliklere,
Ve bir pencere daha açılır,
Aydınlık mı aydınlık, arı, duru, pırıl pırıl, berrak,
Yıldızlardan çok daha büyük kalabalıklara,
Bir an için, 
İçlerinde bulursun kendini,
Yeniden doğuş,
Yeni bir diriliş gibi,
Orada içli içli sessizce,
Sadece ''Rabbim, rabbim'' dersin,
Orası tüm sözlerin bittiği yerdir,
Orası tüm sorulara cevapların bulunduğu yerdir''
Şeklinde paylaşılmış bu satırlar, 
Benim hissiyatlarıma işlemiş,
An'lık bir hikayenin küçük bir kesitidir,
…………
Mesela tarihin ayıbında,
''Diyelim ki tarih dile geldi,
İçerisinde taşıdıklarını bir bir ortaya döktü,
- Savaşları siz yaptınız, ben değil,
- Kanı siz döktünüz, ben değil,
- Canlara siz kıydınız, ben değil,
- Tecavüzleri siz yaptınız, ben değil,
- Talanları siz yaptınız, ben değil,
- Entrikaları siz kurdunuz, ben değil,
- Hileleri siz yaptınız, ben değil,
- Yalanları siz söylediniz, ben değil,
- Sahtekarlıkları siz yaptınız, ben değil,
- Güçsüzleri zayıfları siz ezdiniz, ben değil,
- Güçlülere yalakalığı siz yaptınız, ben değil,
- Anlaşmaları siz bozdunuz, ben değil,
- Olayları siz çarpıttınız, ben değil,
- Gerçekleri herkesin bilmesini siz engellediniz, ben değil,
- Makam mevki ganimet hırsı ile her yolu siz mübah gördünüz, ben değil,
''Ben değil, ben değil'' derken,
Aynı zamanda tüm olanlara benim cevaplarımdır,
…………..
Mesela mehdiyet güneşi'ndeki çocuk da benim,
Güneş ile beraber anlatılan hikaye,
Benim hayatımdan küçük küçük kesitleri anlatmaktadır,
Hele son paragraf,
Aleyhimde oluşturulmaya çalışılan algı operasyonlarına verilmiş bir cevap niteliğindedir,
''Güneş hiçbir yere batmıyordu,
Ve hiçbir yere de kaybolmuyordu,
O gece gündüz hep vardı,
Ve hiç durmaksızın sürekli etrafını aydınlatıyordu,
Karakütüğün arkasına saklandığını sandığım güneş,
Aslında karakütüğün arkasına doğuyordu,
Birbiri ardı sıra dizili tepelerin arkasına battığını sandığımız güneş,
Aslında tepelerin görünmeyen karanlık yüzlerini aydınlatıyordu,
İstanbul'un biraz ötelerine de güneş batmıyordu,
Bilakis İstanbul'dan çok çok daha ötelere ışığını saçıyordu,
Ne batılar bilinen batılardı,
Ne de doğulari bilinen doğulardı,
Ne doğular bir tek doğu idi,
Ne de batılar bir tek batı idi,
Kimilerinin doğuları bir başkalarının batıları idi,
Doğuları da batıları da herkes sahipleniyordu,
Fakat, güneşi ise hiç kimse dikkate bile almıyordu,
Esasında batan güneşin kendisi değildi,
Karanlıklar içerisine dalanlar kendi batışlarını güneşe atfediyorlardı''
Buradaki güneş sadece gökteki güneş değildir, 
Aynı zamanda benim,
Ve kendimi anlatıyorum,
Yani hikaye kendimizin hikayesi,
Hepimiz için öyle değil mi,
Sevgiyle,