13 Temmuz 2011 Çarşamba

ŞARTLARA İMAN

[leyleklerle gelinen dünyalardaki mahsuscuktan gerçekler]

Her çocuk gibi ben de anneme sormuştum nasıl doğduğumu,
Nasıl nasıl nasıl, diye,

Rahmetli anacığım,
- 'Allah yarattı' derdi, 'yoktan var etti' derdi,

Yine sorardım nasıl nasıl nasıl,
Fazla izahata girmez, hep es geçerdi, 
Canım anacığım,

Sadece,
- 'Allah neye ''ol'' derse, o olur' derdi,

Yine sorardım nasıl nasıl nasıl, diye,
Filancaları leylekler getirmiş, öyle diyorlar, derdim,

- 'Ne bileyim oğul' derdi, 
'Biz çocukken de bizim büyüklerimiz; bebekler, anaların ayaklarının baş parmaklarının uçlarından çıkar derlerdi' derdi,

Her seferinde nasıl nasıl nasıl yani, diye sorardım,
Birazcık da mahsusçuktan, 
Anacığımı konuşturmak isterdim,

Canım anacığım sabırla sonunda,
- 'Daha çok küçüksün' derdi,
Saçlarımı yüzümü gözümü okşayıp severdi,

Birazcık daha mı büyümüştüm ne,
Köyde çocuklar ellerinde elif-ba cüzleri ile kuran okumaya gidiyorlardı,
Erkek çocuklar başlarına illa takke takarlardı, 
Kız çocukları da eşarp bağlarlardı,
İmanın şartları altı, 
İslamın şartları beş, gibi, 
Ezber yapıyorlardı,

Ben de oyun gibi öğrenmiştim imanın şartlarını,
Amentü billahi, 
Ve melaiketihi, 
Ve kütübihi, 
Ve rusulihi,


Anneme de sorardım nasıl nasıl nasıl, diye,
Beraber okurduk, 
Sesli sesli, sözlerine takılmadan,

Gayem imanın şartlarını ezberlemek değildi,
Anacığıma yakın olmak, 
O'nu daha çok içime çekmekti,
Hep uzatırdım, 
Orası nasıldı, orası nasıldı,

Rusuluhu mü, yoksa rusulihi mi,
Bi'daha, bi'daha, 
Nasıldı nasıldı nasıldı, 
Canım anam,

Şartları anlamak mümkün degil,
Şartları dendi mi, bende bir iticilik başlıyor ki anlatamam,
Taa küçüklüğümden beri,
Eşyanın tabiatına da ters gibi, 
Değil mi,

Aman Allahım diyorum, 
Başka sığınacak da bulamıyorum,

Fakat imanı sevmiştim, 
Hem de çok, 
Annem gibi, 
Kayıtsız şartsız,

Ancak imanın kendisi neydi,

Hepimizin taa küçüklükten ezberlediği, 
Ya da okullarda kitaplarda öğrendiği şartlar olabilir miydi,

Şart olan imanın kendisi miydi, 
Yoksa şartların gereği ezberlediklerimiz mi,

Kendi kendime soruyorum,
Kalbim 'şartlı iman' olmaz diyor,
Annem gibi,
Canımızın içi gibi,
İçimizdeki dünyalar gibi,

Ya içinde yaşadığımız dünyalar,

- Yalandan gerçeklerle varlığı sürdürülmeye çalışılan dünyalar,

- Dini coğrafyası nesebiyeti ne olursa olsun şartların şekillendirdiği dünyalar,

- Şartlardan başka dayanağı olmayan dünyalar,

- Şartlanmışlıktan hiç bir şekilde kurtulamayan dünyalar,

- Şartların dokunulmazlığı, sorgulanamazlığı üzerine kurulmuş dünyalar,

- Kuralların, yasaların, anayasaların şartlara baglandığı dünyalar,

- Adaletin, yargının, anlayışların şartlara bağlandığı dünyalar,

- Hürriyetlerin kısıtlı, fikirlerin kısır olduğu dünyalar,

- Kişi hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı dünyalar,

- Kişisel tercihlere tahammül gösterilmeyen dünyalar,

- Sevgilerin içtenlikten uzak, davranışların samimiyetten yoksun olduğu dünyalar,

- Korku üzerine kurulmuş, sürekli aba altından sopa gösterilen dünyalar,

- Suç işleyenlerin başka, sopa yiyenlerin ise başkalarının olduğu dünyalar,

- Uydurmaların olmazsa olmaz şartlarmış gibi sunulduğu dünyalar,

- Şartların esiri olmaktan kendini kurtaramayan dünyalar,

- Önyargıların ördüğü, taassubun hüküm sürdüğü dünyalar,

- Hakikatten uzak hükümlerin peşin peşin verildiği dünyalar,

- Meselelerin hep çözümsüz problemlermis gibi sunulduğu dünyalar,

- Çözümleri ise problemleri yok saymakta bulan dünyalar,

- Vahyin öğretilerinden en uzak, bilimsel gelişmelere kapalı dünyalar,

- İmandan hiçbir iz taşımayan,  şartlara imanın ise esas kabul edildiği dünyalar,

- Ağıtların yakıldığı, gözyaşlarının hiç dinmediği dünyalar,

- Uzaklarda değil, yakınlarda, en yakınlarımızda olan dünyalar,

- İçinde yaşadığımız, sürekli şikayetçisi olduğumuz dünyalar,

- Hiçbir şey yapmadığımız olduğu gibi kabullendigimiz dünyalar,

- Her gün yok ederek, tüketerek ve tükenerek üzerinde yaşadığımız dünyalar,

- Şartlara iman edilen dünyalar,

Nereye kadar,
…………

Allah ile insanlar arasındaki ilişki borç alacak olarak tanımlanamaz,

Dinlerin öğretileri yaratıcı ile olan bağımızı tanımlamaktan uzaktır,
Mutlak böyledir denilmesi ise insanlık için zifiri bir karanlıktır,

Kendisi hiçbir şey değilken, Rabbin yaratması ile var olan insanın,
Allah'a borçlar vermeye kalkışması abestir,

Biz insanlar, hepimiz birbirimize muhtacızdır,
Ve güzel olan hepimizin birbirine muhtaç olmasıdır,

Allah'ın bizleri yaratması ve nimetlerinin borç gibi telakki edilmesi bir yanılgıdır,
İddiası mutlak bir yalandır,
Ve yaratıcıya iftiradır,

Hangimiz doğmak istedi de doğdu,

İmtihan, hesap, ceza, mükafat korku dünyasının olgularıdır,
Sevgi dünyasında hepsi anlamını yitirir,

Ve şu kainatın ihtişamının cennet ve cehennemden öte farklı bir anlamı vardır,

Allah'a sıfatlar takmanın, hevadan ya da helvadan putlar yapmaktan hiçbir farkı yoktur,

Allah'ı kendisine kullar köleler edinen efendi zat gibi görmek de insanlığın yaratıcı hakkındaki yanılgılarındandır,

Kulluk olgusu, insanlığın içine düştüğü en derin çukurlardandır,
İnsanlığın özünde ve kaderinde sadece insan olmak vardır,
İnsanlık, kulluktan insanlığa büyükçe bir adım atmalıdır,

Ve kendisine secde edilmesi olgusu, 
İnsanlığın kendini efendi gibi görme iddiasıdır,
Ve İnsanlığın, kendisi hakkındaki en önemli yanılgısı ve yalanıdır,

İnsan, şeytanı Allah'ın karşısında bir güç gibi görmeyi ve anmayı bırakmalıdır,
Yaptığı tüm kötülük ve yanlışları kendinden bilmelidir,

Allah'ı hileler yapan, tuzaklar kuran, öfkelenen biri gibi gören anlayışlar bırakılmalıdır,

İnsan, Allah'ı kendi gibi sanmaktan sakınmalıdır,

Ve tüm dinler hükümsüzdür,

Sevgiyle,

2 Temmuz 2011 Cumartesi

TARİHİN AYIBI