4 Ekim 2011 Salı

EL-KARİ'NİN EGİŞİ

(Korku dünyasından sevgi dünyasına)

El-kari mi, Elkari mi, Elgari mi, yoksa Elğari mi, 

Hangisi bilemiyorum, 

Elkarısı da olabilir, Alkarısı da,

Yazılışını hiç görmemiştim, 
Fakat sözlü anlatımı yaygındı,  

El-kari olanını tercih ettim,

El-kari yerin yedi kat altında yaşarmış, 
Karanlık ve bulanık sulardan yer yüzüne çıkarmış, 

Özellikle suların sel olup aktığı zamanlarda, 

Güneşli günlerde, temiz berrak sularda ise dışarı çıkmazmış, 

El-kari ile ilgili anlatılanları dikkatli dikkatli dinlerdim, 
Ya da dikkat etmem için anlatılırdı, 

El-kari'yi merak ederdim, 
Nasıl bir şeydir diye,

Egişini de,

Çok kere El-kari'yi ve egişini görebilirim diye, 
Uzaktan uzaktan, 
Sellerin içerisine uzun uzun baktığım olmuştur, 

Sellerin hem gelişine bakardım, 
Hem de gidişine, 

Özellikle sellerin taşların üzerinden kanatlandığı kısımlara daha bir dikkatli bakardım, 

El-kari'yi görebilmek için, 

Ama nafile, 

El-kari'yi hiç görememiştim,

Gören var mıdır, yok mudur, onu da bilmiyorum, 

Fakat, 
Herkes görmüş gibi, 
Yakından tanıyormuş gibi anlatıyordu, 

Hikayesi çocukluğumun önemli bir parçası olarak devam etti, 

Ne olur, ne olmaz, 
Çocukluk aklı da denilebilir, 

Ancak, 
El-kari hakkında anlatılanlardan dolayı, 
Karanlık ve bulanık sulardan hep uzak dururdum, 
Ve tabi özellikle sellerden, 

Hiç yaklaşmazdım,

Egiş, tandırda kullanılan, bir tarafı çengel, diğer tarafı düz-yuvarlak bir alettir, 

Köyde anneler tandırda ekmek pişirirken kullanırlardı, 
Tandırın yanında dururdu, 

Öyle korkulacak bir görüntüsü de yoktu,
Bilakis kendisinden çokça istifade ettiğimiz,
Faydalı bir aletti, 

Egiş de, orak, çekiç, balyoz gibi evimizin bir ferdi gibiygi,

El-kari'den korkmazdım, 

Egişten de korkmazdım, 

Fakat, 
El-karinin egişinden korkardım,

El-karinin egişi,
Tandırda kullandığımız egişten çok çok daha büyükmüş, 

İnsanları yerin altına onunla çekermiş,

E tabii çayın içerisinden kenardaki bir insanı tutup çekebilmesi için,
Epeyce büyük olması gerekirdi,

El-kari'nin egişini hiç göremediğime göre,
Olmayan bir şeyi mi anlatıyorum,

Hayır,

El-kari yoktu,
Egişi de yoktu,

Ve fakat,
El-kari'nin egişi'nin hikayesi vardı, 

Yağmurlu havalarda, derelerin, çayların, bulanık suların, sellerin yanında,
El-kari'nin egişinin korkusu bende hep vardı,

El-kari yoktu,
Egişi de yoktu,

Ve fakat,
Korkusu beni sellerden korumuştu,

Küçükken,
El-kari'yi yerin altında yalnız olarak düşünürdüm,

Fakat şimdi,
Yerin üstünde, hem de her yerde olduğunu,
Ve hiçte yalnız olmadığını görebiliyorum,

İnsanların,
Neden korkuyla yaşadıklarını şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum,

El-kari ile ilgili anlatılanları düşününce,
Neredeyse ''bütün korkuların temeli hurafelere dayanır'' diyesim var,

Elbette ki tüm hikâyelerde olduğu gibi,
Hurafe ve uydurmalarda da müsbet ya da menfi bir amaç olasıdır, 

Fakat gözlerden kaçan önemli husus,
Uydurma ve hurafelerin neyi amaçlamış olursa olsun bizatihi yanlışlığıdır 

El-karinin egişi gibi,

Uydurma ve hurafelerin kahramanları ne kadar çok enlere sahip olsa da,
Mutlaka hep bir egişe ihtiyaçları vardır,
Ve varlıklarını egiş ile sürdürürler, 

Yani El-kari'nin egişi olmasa,
El-kari bir hiç hükmündedir,

Ha var, ha yok, 

El-kari uydurma ve hurafelerin görünmeyen gücü ise,
Egiş de görünen eli ve gücüdür,

Korkuların silinip yok olması için öncelikli olarak,
Egiş El-kari'nin elinden alınmalıdır,

Kabul edelim ya da etmeyelim,
Hepimiz korku dünyasının insanlarıyız,

Gerek birey olarak,
Ve gerekse de toplum olarak,

Korkular ile yönetilmeye ve terbiye edilmeye çalışılmış insanlarız,
Nesilden nesile devreden korkuların çocuklarıyız,

Aile hayatımızda, içtimai hayatta, devletlerin kuruluşlarında,
Korku ve korkutma vardır,

Eğitim sistemimiz,
Eğitim-öğretimden çok,
Korkan ve korkmasını bilen bireyler yetiştirmeyi temel esas edinmiştir,

Dinlerin öğretileri, korku üzerine bina edilmiştir,

İmtihan olgusu, şeytanın varlığı,
Hatta Allah inancı bile korku üzerinedir,

Maalesef,

Korku oluşturulmuş bir olgudur,
Korkutuluruz,

İnsanlığın korkuya katacağı neredeyse artık hiçbir şey kalmamıştır,

Korku cıss,

Sevgi içimizden gelir, severiz,
Seve seve severiz,

Sevgi, geçmişi, bugünleri, yarınları kuşatır,
Ve tüm zamanları kapsar,

Sevgide, içtenlik, tebessüm eden yüzler, cıvıl cıvıl insanlar, mutluluklar vardır,

Korku, geçmişten ari, geleceğe ait duyulan,
Genellikle yaşanılması ihtimali dahi olmayan, olumsuz bir olgudur,

Korkuda, tutsaklık, soluk, donuk yüzler,
Pısırık ya da şiddete hazır kişilikler, toplumlar, huzursuzluk vardır,

Gibi gibi,

Öğrendikçe korkularımızın asılsız olduğunu idrak edebiliriz,

İnsanlık korkularından kurtulabilir,
Korkular silinebilir,

Korku dünyasından sevgi dünyasına bilinçle ve sevgiyle geçebiliriz,

Bugün için insanlık,
Geçmişten gelen tüm korkularını silerek ve sevgiyi inşa ederek,
Sevgi dünyasına hızla koşmaktadır,

İçtenlikle,

Buna insanlığın özlerine kavuşması da denilebilir,
Benliğinden koparılmış insanlığın benliğiyle buluşması da,

Sevgiyle,