19 Aralık 2011 Pazartesi

NEHRİN TERLERİ


NEHRİN TERLERİ

[Hikayesi güzel olursa]

Mesela'

Şehrin bir yarısını fethetmiş ancak bununla yetinmeyip' Daha nasıl güzelleştirebilirim' diye' İçin için yanan içi içine sığmayan'  Ülkesinin özgür' Fakat kendi içinde birazcık esir' Güzeller güzeli' Yüzünden tebessümler gülücükler öpücükler eksik olmayan' Sevecen mi sevecen' Tatlı dilli' Büyümekten ve büyüklenmekten hiç hoşlanmayan' Cicci mi cici' Şehrin bir yarısını feth ettiği gibi' Hemmencecik gönülleri de fethedebilen' Sözlerinde hep güzellikleri taşıyan' Araştırmaktan yorulmayan' Sormaktan çekinmeyen' Yardımlaşmayı paylaşmayı seven' Herkesin mutlu olması için çabalayan' Kendi mutluluğunu da herkesin mutlu olmasında bulan' 

Bizim Güzel Bilge'

Günlerden bir gün' İçinde yaşadığı şehrin karma karışıklığını düzensizliğini ve bunların getirdiği sıkıcılıklaı ile ilgili düşüncelere dalmış dolaşırken' Daha önce kendisini hiç görmediği ve tanımadığı' Şehirde de hemen hemen hiç kimsenin tanımadığı şehre yabancı o kimseyi görünce' Hemen yanına yaklaşır'

- ''Buraların karmaşıklığını giderip güzelleştirmek istiyorum'' der' O kimseden neler yapılabileceği hususunda yardımcı olmasını ister,

O Kimse'  Bizim Güzel Bilge'nin talebindeki içtenliğe' Gözlerindeki ışıltılara' Yüzündeki tebessümlere bakar' Ve eliyle şehrin karşı yakasını gösterir'

- 'Orası gibi olmasını ister misin' der'

Şehrin karşı yakasını daha yakından görmek için elele tutuşup bir süre o tarafa doğru birlikte yürüdüler' Şehrin karşı yakası ile aralarında bir nehir akıyordu' Nehrin kenarına gelince' Durdular' Uzunca bir süre şehrin karşı yakasını seyrettiler'

Şehrin karşı yakası çok güzeldi' Çeşit çeşit ağaçlar' Rengarenk çiçekler' Misler gibi kokular' Cıvıl cıvıl kuş sesleri suların seslerine karışıyor' Tüm şarkıların melodilerini mırıldanıyorlardı' Gören herkesi kendisine hayran bırakıyordu, Asıl yurt burası' yaşanılacak yer burası' diye,  Herkesi kendine çağırıyordu'

Bu güzellikler karşısında Bizim Güzel Bilge ve O kimse' Hemen şehrin karşı yakasına geçmek istediler' Fakat aralarından akan nehir geçmelerine izin vermiyordu'

Karşıya geçebilmek için nehir boyunca yürümeye başladılar' Sığ taşlık bir yere gelince' Taşların üzerine basarak buradan karşıya geçebileceklerini düşündüler' Bir adım iki adım derken' Nehrin hemen hemen orta yerinde' Bizim güzel bilgenin ayakları bastığı taşın üzerinden hafiften kayar gibi olur' Hkaye burada aniden kesilir,

Bizim Güzel Bilge' Şehrin karşı yakasının güzelliğinden çok etkilenir' Orası çok hoşuna gider' Ağaçların güzelliği' Çiçeklerin kokuları' Cıvıl cıvıl kuş sesleri' Pırıl pırıl akan nehrin güzelliği' Havasının temizliği berraklığı' Güneşinin sarısını ışıklarını düşünüyor' Tüm bu güzelliklerin kendi şehrinde de olmasını istiyordu'
(Burası birbirlerini hiç görmemiş iki insanın aynı rüyayı görmesi denilebilir)

O kimseyi de çok merak ediyor' Daha yakından tanımak istiyordu' Gördüğü tüm güzellikleri o kimse ile beraber kolaylıkla şehrine getirebileceğini düşünüyordu' Gittiği her yerde' Katıldığı toplantılarda' Etkinliklerde' Gözleri hep o kimseyi arıyordu' Bir şekilde o kimsenin tekrar karşısına çıkmasını özlemle istiyordu' Öyle ki neredeyse ağaçların gölgelerinde dallarında meyvelerinde dökülen yapraklarında o kimseyi görebilmeyi ümit ediyordu'

(Ağaçlar denilince çok ama çok önemli' Çünkü ağaçlar şehrin diğer karşı yakasının güzelliğinin baş aktörleriydi' Ayrıca ağaçlar güzel bilge ile o kimsenin hem görünen hem de hayallerinin ortak kahramanlarıdır)

Bizim Güzel Bilge' Akan sularda nehirlerin kenarlarında gökteki yıldızlarda güneşin her halinde O kimsenin izlerini takip ediyor fakat bir türlü karşılaşamıyordu' İçinden gelen tüm duyguları notalara döküyor' Hakkında her şeyi duymak istiyorum' diye' şarkılar söylüyordu' O kimse ile ilgili her şeyi bilmek istiyordu' Yine görmek istiyordu' Tüm bu duyguları en yalın haliyle' Bu aşk değil de nedir' diye' Sevgiyle herkesle paylaşıyordu'

(Bizim güzel bilgenin her şeye şarkı söylemek gibi bir özelliği vardır / maşaallah)

Günlerden bir gün' O kimse' Mağarasından yeni çıkmış' Kocaman kocaman ağaçların arasında ormanda bir başına yürürken' Karşısına aniden büyük büyük kertenkeleler çıkar' O kimse yoluna devam etmek ister' Fakat kertenkeleler yoluna devam etmesine izin vermezler'

O kimse' Kertenkelelerden kurtulmak isterken' Büyükçe bir nehrin kenarına kadar yaklaşır' Nehir ile kertenkeleler arasında sıkışıp kalır'

(Bu hikayedeki ağaçlar ve kertenkeleler mevcut bildiğimiz en büyük ağaçların ve en büyük kertenkelelerin binlerce kez büyütülmüş hali gibidir)

Hikaye bu ya' 
Rüya da denilebilir'

O kimsenin sıkışıp kaldığı büyük mü büyük boğaz büyüklüğünde coşkun coşkun akan yanındaki nehir' Aniden incelir incelir incelir' Ve o kimse' Bir adımda hemencecik karşı kıyıya geçer' Nehir de hemen eski halini alır' Ve yine coşkun coşkun akmaya devam eder' Kertenkeleler de ortadan kaybolurlar' Ağaçlar ise yine muhteşem' Nehrin diğer tarafında da'

O kimse yine yoluna devam eder' Ama bu defa nehrin diğer kenarından' Hemen o sırada Bizim Güzel Bilge de nehrin içerisinden ortaya çıkar 

(Nehir mi nil oldu yoksa nil mi nehir her ne kadar bilinemese de' Taşların üzerinden ayakları hafiften kayar gibi olup kesilen hikayenin ya da rüyanın devamı gibiydi)

Bizim Güzel Bilge'mizin yüzünde yine tebessümler gülücükler' Aradığı o kimseyi bulmanın sevinciyle nehri süsülüyor' Nehrin güzelliğine berraklığına parlaklığına daha bir güzellik katıyordu' Söylediği şarkılar' Ağaçların Rüzgarların Kuşların Suların seslerine karışıyordu'

Bizim Güzel Bilge O kimse ile birlikte' Sevinçle' Coşkuyla' Büyük bir heyecanla' Nehrin kaynağına' İyiliklerin Güzelliklerin Sevginin kaynağına gidiyorlardı' Zorluklara aldırmadan' Yorgunluk nedir bilmeden' İşlerini ibadet gibi yaparak yollarına devam ediyorlardı'

Bizim Güzel Bilge' şarkılarını daha bir coşkuyla söylemeye devam ediyordu' İyilikleri güzellikleri şehrine getirebileceğinin sevinci ile' Güneşin ışıklarını artık daha çok yansıtıyordu' Işıltısı bakan kimselerin gözlerini kamaştırıyor' Hikayesi dinleyenlerin kalplerini sevgiyle kaplıyordu' Alnından dökülen terleri nehrin sularına karışıyordu'

(Burası için daha önce görülmüş bir rüyanın başka bir rüyada devamı denilebilir)

Bizim Güzel Bilge2nin o an söylediği şarkıların sözleri pek hatırlanamasa da' Dinleyen herkesin Ne güzel şarkı' diyebileceği şarkıları söylüyordu' Hikayesi güzel olursa şarkısı da güzel olur mu' Olur'

O kimse de çok mutluydu' Sonsuzluğa bile yürüyebilirdi' En içten sevgiyi hissederek' O'nun da dillerden düşmeyen şarkıları' Arkadaşları' Can yoldaşları vardı' O kimse yalnız değildi'

(En güzel hikayeler rüyayla mı başlar işte tam burada yazılmıştı)

Bizim Güzel Bilge' En candan hisleriyle' Kimsecikleri umursamadan' Sözcüklere takılmadan' Nehirler gibi sevgiyle kalplere akıyordu' Her yerde sevgiyi haykırıyordu' Gecelerin gündüzlerin olmadığı' Günlerin ayların yılların sayılmadığı bir yerlerden hayata bakıyordu' Küt küt, güm güm atan kalbi' Güneşin ışıkları gibi heyecanla her tarafa sevgi saçıyordu' Bir müjde gibi' Yorulmak nedir bilmeden' Herkesi şehrini güzelleştirmeye davet ediyordu' Vermek istediği müjdeyi' Farkında bile değilken kendisi taşıyordu' Herkesi gençliğine çocukluğuna bebekliğine en masum haline çağırıyordu' Tüm insanları fıtrata davet ediyordu' Alnından dökülen terleri' Berrak pırıl pırıl akan nehirden daha çok gözleri kamaştırıyordu'

(Nehrin Terleri tam olarak burada yazılmıştı)

Asıl hikaye yeni başlıyordu'

En eski zamanlardan beri anlatılan kitaplara hayallere rüyalara sığmayan özlemlerin hikayesi'

Hep ya da hiçliğin bir olduğu hislerin konuştuğu yüreklerin coştuğu canların hikayesi'

Korkuların silinip yok olduğu her bir zerresinden sevgiler fışkıran kalplerin hikayesi'

Hikaye ne senin ne de benim hikayem' 
Hikaye herkesin hepimizin hikayesi,

Yerde gezen karıncaların okyanuslarda yüzen balıkların havada uçan kuşların hikayesi'

Dünyanın merkürün venüsün gezegenlerin ayın güneşin yıldızların hikayesi'

İçimizde içimizde sakladığımız hiç kimselerle paylaşmaya kıyamadığımız aşkların hikayesi'

Hayatın ölümün yeniden dirilişin hikayesi'

Hikaye yaratılışın hikayesi' 
Hikaye özleri yakalayışın hikayesi'

Hikaye kendimizin hikayesi'

Hikaye ağaçların hikayesi' 

Hikaye bir günlüğüne bile olsa ağaç olabilmenin hikayesi'

İyi ile kötünün kavgası değil iyinin güzelin iyiliklerin güzelliklerin hikayesi'

Yardımlaşmanın paylaşmanın barışın adaletin bolluk ve bereketlerin hikayesi'

Ağaçlar gibi insanlığın hep birlikte sahip olduğu dünya var oldukça sürecek yeni bir devrin hikayesi'

Hikaye sevginin hikayesi'

Hikaye Rabbin hikayesi'
.................

Dur' dur' durrrr' daha bitmedi'

Herkes ağaç dikebilsin dünyamız güzel olsun' inşaallah'

Sevgiyle'
.......
[Ben ve Sude' Bizim Güzel Bilge'mizi çok seviyoruz' Kendisine buradan selam olsun' Sevgiyle']

5 Kasım 2011 Cumartesi

HERKESİN BAYRAMI

- Umulurki yakındır,

- Peki yakın nedir,
- O da umulurki yakındır,

- Yakından daha yakın nedir,
- Kurbiyettir, yani yakınlaşma isteği ve arzusu,

- Nasıl yani,
- Niyettir ki halis ve saf sudeler gibi,

- Nasıl nasıl,
- Teslimiyettir, sormadan yormadan,

- Kurban gibi mi,
- Sakınarak gibi diyelim,

En güzelini, en gösterişlisini seçerdik,
Aylar öncesinden,

Kurban niyetine kınalardık, özenle,
Süslü kınalı koç olurdu,

Sürünün içinde hemen kendini belli ederdi,
Bin kere maşallah,

Dokunulmazlığı vardı sanki,
Massayla vurmaktan sakınır, sağa sola çekiştirmezdik,

Kendi haline bırakırdık,
Fakat gözümüzü üzerinden hiç ayırmazdık,
Ne yapıyor diye takip ederdik,

Boynuzlarından tutup alnına alnımı dayar,
Başbaşa verirdim,
Kınasından öperdim,

Sıkça sırtını sıvazlayıp severdik,

Eski şımarık halinden hiç bir eser görülmezdi,

Öylesine gözlerimin içine bakardı,
Biraz da mahsun,

Sorardım anacığıma,
Her zaman ki gibi,

Neden neden, diye,

'Melekler haber verir' derdi,
'Kurban olacağını bilir' derdi,

Nasıl nasıl, diye sorardım,
Her zamanki gibi 'öyle derler' derdi,


Nedenlerini tam bilemesem de,
Bayramları hep bir hüzünle geçiririm,

Ne ramazan bayramlarında sevindiğimi hatırlarım,
Ne kurban bayramlarında,

Ne cumhuriyet bayramlarında,
Ne çocuk bayramlarında,
Ne yılbaşı kutlamalarında,

Hatta hatta ne de doğum günlerimde,

Hiç birinde bayramların coşkusunu içimde yaşayamadım,

Ne bayram şarkılarında,
Ne şiirlerinde, ne de törenlerinde,
İçimde hep bir şeylerin eksikliğini yaşadım,

Ama bu bayramların kendisi değildi,

Belki de bayramlara bakışlardaki eksikliği yaşıyordum içerimde,

Hayatın kendisine bakışlardaki eksiklikler gibi,
Kişinin kendisine bakışlarındaki eksiklikler gibi,
İnansın ya da inanmadığını söylesin, yaratıcıya bakışlardaki eksiklikler gibi,

Hüzünler benim miydi, yoksa bayramların mı, bilemedim,
Belki de içimdeki sevinçlerle hüzünleri karıştırıyordum, bilemiyorum,

her şey gibi bayramlarda oldu bittiye getiriliyordu sanki..
ya da anlamını yitirmiş gibiydi içerilerden gelen coşkuları taşımıyordu..
aynı ülkenin insanları bile biribirlerine bayramcılık yapıyorlar hatta bayramları yarıştırıyorlardı..
ne için? kimin için?

devam edecek..

tabi biz istersek hepimiz istersek çok çok uzakmış gibi görünen bir çok şeyi çok çok yakın edebiliriz..
kardeş sen ben sude 2011 ve ağaçlar birlikte teklif edelim 11.11.11 insanlığın ortak bayramı olsun
11.11 insanlığın ortak bayramı olsun herkes insan olmanın onurunu yaşamın sevincini birlikte yaşasın hiç kimse bayramcılık yapmasın!
11.11 insanlığın ortak bayramı olsun herkes insan olmanın onurunu yaşamın sevincini birlikte yaşasın hiç kimse bayramları yarıştırmasın!
#11.11 insanlığın ortak bayramı olursa ne mi fark eder? kardeş bilemiyorum.. sence guzel olmaz mıydı?
kardeş zaman ne kadar çabuk geçiyor di mi?..sen, ben, sude, agaclar, 2011..aramıza u alalım mı?
#11.11 insanlığın ortak bayramı olsun çocuk yaşlı genç herkesin bayramı olsun!
#11.11 insanlığın ortak bayramı olsun inanan inanmayan müslümanların hırıstiyanların yahudilerin herkesin bayramı olsun!
#11.11 insanlığın ortak bayramı olsun sadece bayram olsun önünde peşinde başka bir şey olmasın!
ne dersin kardeş hem 2011 de çok mutlu olur o agaclarin yılı #11.11 insanlığınortakbayramıolsun hepimizin 1 bayramı olabilir
tüm insanların ortak bir bayramı olabilseydi..herkes o gün ağaç dikebilseydi.. mesela 11.11.. gibi..neden olmasın?
ne zaman mı tüm insanların ortak bayramı olacak? kardeş bilmem umulurki yakındır pek yakın 11.11 insanlığın ortak bayramı olsun
Ne yani insanlık hiç bir zaman birlikte bir bayram kutlayamaz mı? yanılıyorsun kardeş! 11.11 insanlığın ortak bayramı olsun!
kardeş maşallah coşkun coşkun akan bir nehir gibisin.. güzel insanların güzel fikirleri.. 11.11 insanlığın ortak bayramı olsun!

kardeş inanan inanmayan her dinden insan için 11.11.11 insanlığınortakbayramıolsun hep birlikte bayram kutlamayı başarabiliriz
zaten bayramlar var mı? kardeş tabiiki olacak bayramlar dünyamızın güzelliklerinden 11.11.11 tüm insanların ortak bayramı olsun
hepimiz birlikte dua edelim mi? ey rabbimiz! 11.11.11 tüm insanların ortak bayramı olsun o gün herkes ağaç dikebilsin!
kardeş bugün arefe duaların çokca kabul olduğu gün dua edelim 11.11.11 insanlığın ortak bayramı olsun herkes ağaç dikebilsin.
kardeş eksik var galiba ağaçları unuttuk 11.11.11 insanların ortak bayramı olsun o gün mesela herkes ağaç dikebilsin olabilir..
11.11 in yanına 2011 in 1 lerini de alalım 11.11.11 insanlığın ortak bayramı olsun 2011 de küsmesin aramızda misafir sayılır!
neden 11.11? kardeş zor sorular soruyorsun bilmem belkide yanyana dikili fidanlara benzetmişimdir allah için güzel degil mi?
birileri çıkıp ''insanlık geçmişin hesaplaşmasından fırsat bulupta geleceğe hiç vakit ayıramamış'' derse şaşmamalı ne dersin?
ne zaman mı tüm insanların ortak bayramı olacak? kardeş bilmem umulurki yakındır pek yakın 11.11 insanlığın ortak bayramı olsun

4 Ekim 2011 Salı

EL-KARİ'NİN EGİŞİ

(Korku dünyasından sevgi dünyasına)

El-kari mi, Elkari mi, Elgari mi, yoksa Elğari mi, 

Hangisi bilemiyorum, 

Elkarısı da olabilir, Alkarısı da,

Yazılışını hiç görmemiştim, 
Fakat sözlü anlatımı yaygındı,  

El-kari olanını tercih ettim,

El-kari yerin yedi kat altında yaşarmış, 
Karanlık ve bulanık sulardan yer yüzüne çıkarmış, 

Özellikle suların sel olup aktığı zamanlarda, 

Güneşli günlerde, temiz berrak sularda ise dışarı çıkmazmış, 

El-kari ile ilgili anlatılanları dikkatli dikkatli dinlerdim, 
Ya da dikkat etmem için anlatılırdı, 

El-kari'yi merak ederdim, 
Nasıl bir şeydir diye,

Egişini de,

Çok kere El-kari'yi ve egişini görebilirim diye, 
Uzaktan uzaktan, 
Sellerin içerisine uzun uzun baktığım olmuştur, 

Sellerin hem gelişine bakardım, 
Hem de gidişine, 

Özellikle sellerin taşların üzerinden kanatlandığı kısımlara daha bir dikkatli bakardım, 

El-kari'yi görebilmek için, 

Ama nafile, 

El-kari'yi hiç görememiştim,

Gören var mıdır, yok mudur, onu da bilmiyorum, 

Fakat, 
Herkes görmüş gibi, 
Yakından tanıyormuş gibi anlatıyordu, 

Hikayesi çocukluğumun önemli bir parçası olarak devam etti, 

Ne olur, ne olmaz, 
Çocukluk aklı da denilebilir, 

Ancak, 
El-kari hakkında anlatılanlardan dolayı, 
Karanlık ve bulanık sulardan hep uzak dururdum, 
Ve tabi özellikle sellerden, 

Hiç yaklaşmazdım,

Egiş, tandırda kullanılan, bir tarafı çengel, diğer tarafı düz-yuvarlak bir alettir, 

Köyde anneler tandırda ekmek pişirirken kullanırlardı, 
Tandırın yanında dururdu, 

Öyle korkulacak bir görüntüsü de yoktu,
Bilakis kendisinden çokça istifade ettiğimiz,
Faydalı bir aletti, 

Egiş de, orak, çekiç, balyoz gibi evimizin bir ferdi gibiygi,

El-kari'den korkmazdım, 

Egişten de korkmazdım, 

Fakat, 
El-karinin egişinden korkardım,

El-karinin egişi,
Tandırda kullandığımız egişten çok çok daha büyükmüş, 

İnsanları yerin altına onunla çekermiş,

E tabii çayın içerisinden kenardaki bir insanı tutup çekebilmesi için,
Epeyce büyük olması gerekirdi,

El-kari'nin egişini hiç göremediğime göre,
Olmayan bir şeyi mi anlatıyorum,

Hayır,

El-kari yoktu,
Egişi de yoktu,

Ve fakat,
El-kari'nin egişi'nin hikayesi vardı, 

Yağmurlu havalarda, derelerin, çayların, bulanık suların, sellerin yanında,
El-kari'nin egişinin korkusu bende hep vardı,

El-kari yoktu,
Egişi de yoktu,

Ve fakat,
Korkusu beni sellerden korumuştu,

Küçükken,
El-kari'yi yerin altında yalnız olarak düşünürdüm,

Fakat şimdi,
Yerin üstünde, hem de her yerde olduğunu,
Ve hiçte yalnız olmadığını görebiliyorum,

İnsanların,
Neden korkuyla yaşadıklarını şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum,

El-kari ile ilgili anlatılanları düşününce,
Neredeyse ''bütün korkuların temeli hurafelere dayanır'' diyesim var,

Elbette ki tüm hikâyelerde olduğu gibi,
Hurafe ve uydurmalarda da müsbet ya da menfi bir amaç olasıdır, 

Fakat gözlerden kaçan önemli husus,
Uydurma ve hurafelerin neyi amaçlamış olursa olsun bizatihi yanlışlığıdır 

El-karinin egişi gibi,

Uydurma ve hurafelerin kahramanları ne kadar çok enlere sahip olsa da,
Mutlaka hep bir egişe ihtiyaçları vardır,
Ve varlıklarını egiş ile sürdürürler, 

Yani El-kari'nin egişi olmasa,
El-kari bir hiç hükmündedir,

Ha var, ha yok, 

El-kari uydurma ve hurafelerin görünmeyen gücü ise,
Egiş de görünen eli ve gücüdür,

Korkuların silinip yok olması için öncelikli olarak,
Egiş El-kari'nin elinden alınmalıdır,

Kabul edelim ya da etmeyelim,
Hepimiz korku dünyasının insanlarıyız,

Gerek birey olarak,
Ve gerekse de toplum olarak,

Korkular ile yönetilmeye ve terbiye edilmeye çalışılmış insanlarız,
Nesilden nesile devreden korkuların çocuklarıyız,

Aile hayatımızda, içtimai hayatta, devletlerin kuruluşlarında,
Korku ve korkutma vardır,

Eğitim sistemimiz,
Eğitim-öğretimden çok,
Korkan ve korkmasını bilen bireyler yetiştirmeyi temel esas edinmiştir,

Dinlerin öğretileri, korku üzerine bina edilmiştir,

İmtihan olgusu, şeytanın varlığı,
Hatta Allah inancı bile korku üzerinedir,

Maalesef,

Korku oluşturulmuş bir olgudur,
Korkutuluruz,

İnsanlığın korkuya katacağı neredeyse artık hiçbir şey kalmamıştır,

Korku cıss,

Sevgi içimizden gelir, severiz,
Seve seve severiz,

Sevgi, geçmişi, bugünleri, yarınları kuşatır,
Ve tüm zamanları kapsar,

Sevgide, içtenlik, tebessüm eden yüzler, cıvıl cıvıl insanlar, mutluluklar vardır,

Korku, geçmişten ari, geleceğe ait duyulan,
Genellikle yaşanılması ihtimali dahi olmayan, olumsuz bir olgudur,

Korkuda, tutsaklık, soluk, donuk yüzler,
Pısırık ya da şiddete hazır kişilikler, toplumlar, huzursuzluk vardır,

Gibi gibi,

Öğrendikçe korkularımızın asılsız olduğunu idrak edebiliriz,

İnsanlık korkularından kurtulabilir,
Korkular silinebilir,

Korku dünyasından sevgi dünyasına bilinçle ve sevgiyle geçebiliriz,

Bugün için insanlık,
Geçmişten gelen tüm korkularını silerek ve sevgiyi inşa ederek,
Sevgi dünyasına hızla koşmaktadır,

İçtenlikle,

Buna insanlığın özlerine kavuşması da denilebilir,
Benliğinden koparılmış insanlığın benliğiyle buluşması da,

Sevgiyle,

27 Eylül 2011 Salı

FİKİRLERİN BEREKETİ

Biz insanlar hepimiz birbirimize muhtacızdır' ve güzel olan hepimizin birbirine muhtaç olmasıdır'


FİKİRLERİN BEREKETİ'

.....


Düşünüyorum aynı hislerle'


Var olduğumuz için mi'

Var olmak için mi'


Yoksa varlığımızı sürdürmek için mi'


Neyi' ve niçin'

Her şeyi ve her şey için mi'


Nasılı da var tabi'


Hepimiz düşünüyoruz aynı hislerle'


Dünleri' bugünleri' ve yarınları'


Kendimizi' ailemizi' yakınlarımızı'


İçinde yaşadığımız toplumu' ve çevreyi' 


Hemen hemen her şeyi'

..


Ve düşünüyorum aynı hislerle' o geceyi'


''Üzerine yorganı iyice çek' yat' uyu' başını da yorgandan dışarı çıkarma'' demişlerdi'


İlk kez bir geceyi yalnız bir başıma dışarıda geçirecektim'


Küçüktüm' küçücüktüm'


Birazcık hemencecik büyüme isteği' birazcık ben de varım duygusu' ve birazcık da korkuyla' yorganı da başımın üzerine iyice çektim'


Fakat uyuyamamıştım'


Ara sıra duyulan havhav sesleri haricinde her şey çok sessizdi'


Zamanın geçip geçmediğini bile tam olarak anlayamıyordum'


Yorganı açsam' dışarı baksam' acaba ne olabilirdi ki'


Daha fazla dayanamadım' yorganı önce hafifçe biraz araladım' ve başımın üzerinden açtım'


Her yer karanlıktı'


Hafifçe döndüm' sırt üstü gökyüzüne baktım'


Gecenin o saatlerinde ilk kez gökyüzünü seyrediyordum'


Gökyüzünde karanlıkta görünen yıldızlar vardı sadece'


O gece uzun uzun yıldızlara bakmıştım'


Öylesine'


Hepsi çok güzeldi'


Özenle hepsi bir bir semayı süslemiş gibiydi'


Yıldızlar' ve ben'


Aramızda hiçbir şey yoktu'


Mesafeler yok denecek kadar azalmıştı'


Uzansam neredeyse hepsini ellerimle tutacak gibiydiler'

...


Gece ve yıldızlar denilince hep o geceyi hatırlarım'


Gökyüzündeki yıldızları her yerde o gecedeki yıldızlar gibi ararım'


Güneşin ötesinde' ışıkların gölgesinde' bulutların ardında' yıldızları hep o gecedeki yıldızlar gibi düşünürüm'


Yıldızları ilk kez o gece saymaya çalışmıştım'


Yıldızların kaydığına ilk kez o gece şahit olmuştum'


Kaybolan yıldızları uzun uzun ilk kez o gece aramıştım'


Yıldızların doğuşunun sevincini doya doya ilk kez o gece yaşamıştım'


Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadan o gece yıldızlarla beraber uyumuştum'

..


Ve düşünüyorum aynı hislerle' o günleri'


''Ambarını doldurmuş ya da ambarı boşalmış hiçbir şey kalmamış'' gibi konuşmaları dinlediğim'


Ambardaki un'un refahın ya da yokluğun bir ölçüsüymüş gibi kullanıldığı o günleri'


Ambardaki un herkes icin çok kıymetliydi'


Elde edilmesi meşekkatli' zahmetli' 


Çalışmanın' azmin' sabrın' ve tevekkülün eseri'


Tarlayı taşlarından temizle' herk et' yani tarlayı sür' tohumu serp' sula' biç' harmanla' değirmende öğüt' çuvalla' eve taşı hep sırtında' ambara doldur'


Şükür' şükür' çok şükür'


Ambarında un varsa müreffehsin demektir'


Kelime kelime anlatmaya çalıştım ancak' her işlemin ne kadar yorucu' bir o kadar zahmetli ve emek istediğini rençberlik yapan hemen hemen herkes bilir'


Hele traktör' biçer döver' patos' un fabrikaları yokken' aynı işleri kara saban' bir çift öküz' tırpan' orak' dırmık' gem' yaba' su değirmeni ile yapıldığı düşünülürse'


Ambardaki UN çok kıymetlidir'


Ambardaki UN çok çok değerlidir'


Eğer kışın ortasında ambarındaki un bitmişse' komşularından ya da akrabalarından borç almaktan başka çaren yoktur'


Köylerde komşular ile bir şekilde akrabalık hısımlık bağları da olduğu için' yardımlaşma ve paylaşım hususunda iyidirler'


Ancak yine de en yakınlarına bile un verirken' kendi ambarlarındaki un'un yetip yetmeyeceğini ister istemez düşünürlerdi'


Her yer karla kaplı mevsimi degil' ekin ekemezsin' hemen biçemezsin'


Harmanlayıp öğütemezsin'


Yollar karla kapalı şehre inemezsin'


Ambarına un'u hemen hazır edemezsin'

...


UN'u'


Değirmende dönen taşların arasından akarken'


Çuvallara doldurulurken'


Ambara boşaltılırken'


Ambarın ağzındaki kapak açıldığında akarken'


Her bir tanesini illa görmem gerekiyormuş gibi hayranlıkla izlerdim'


O geceki yıldızları izlediğim gibi'


Öylesine işte'


Emeğin' zahmetin' dayanışmanın' yardımlaşmanın' paylaşmanın' alın terinin eseri'


Bereketin kendisi'


UN'

...


Düşünüyorum aynı hislerle bugünlerimizi'


İnsanlığın' emek verip' zahmetini' meşakkatini çektiği' yorulup ambarına doldurduğu'


UN'u'


Birlesmiş Milletler de insanlığın ambarındaki UN gibi'


Barışı' bereketi çağrıştırıyor'


Fikirlerin bereketini'


İnsanlığın ambarındaki UN gibi' çok değerli' ve çok çok kıymetli'


Kıymetini bilelim' değerini bilelim' koruyalım' 


Gözetelim' geliştirelim'


Ehemmiyetsizmiş gibi düşünmeyelim'


Yokmuş gibi hareket etmeyelim' 


İnsanlığın' hiçbir zaman yanlışta ittifak etmeyeceğini bilelim'

...


Düşünüyorum aynı hislerle yarınlarımızı'


Yarınların güzelliğini'


İnsan onuruna saygıyı'

Canlara hürmeti'

Yardımlaşmayı'

Paylaşmayı'

Adaleti'

Barışı'


Tüm milletlerin hayırlarda yarışını'

..


Düşünüyorum fikirlerin başlangıcını'


Ön yargısız' baskılardan uzak'


Öz benliğimizden gelen' 


Özgürce doğruyu arayan'


Hayata hayat katan' 


Temiz prıl pırıl gözeler gibi'


El değmemiş' 


Bulandırılmamış' 


İçerisine zehirler mikroplar karıştırılmamış'


Sudeler gibi'

...


Düşünüyorum fikirleri'


Sevgi dolu'


İyilikleri barındıran'


Güzellikler yaşatan'


Sabır yüklü'


Hoş görülü'


Anlaşılır'


Olumlu'


Sürekli yapıcı' 


Ümit var' 


Yarınları hazırlayan'


Her yerde ve daima umudu haykıran'


Üreten' üretmekten mutlu olan'


Bereketler saçan'


En çorak çöllere bile hayat veren'


Issızlıkları canlandıran'


Karanlıkları aydınlatan ışık kaynakları'

...


Düşünüyorum fikirlerin bereketini'


Hayatımızı kolaylaştıran herşey gibi'


Bolluk ve refahın kendisi gibi'


Bilimsel gelişmelerin kendisi gibi' 


Teknolojik icatların kendisi gibi'


Huzurun' barışın kendisi gibi'


Sağlığın' sanatın kendisi gibi'


Özgürlüğün' insan haklarının kendisi gibi'


Hukukun kendisi gibi'


Daha güzel yaşanabilir bir çevrenin kendisi gibi'

...


Gözlerimizi' kulaklarımızı' beyinlerimizi' kalplerimizi örten yorganları hafifçe aralamaya ne dersiniz'


Sevgiyle'