Henüz tohum gibi fidan gibiler ama hepsi yavaş yavaş büyüyüp kocaman kocaman ağaçlar olacaklar, Ya da kökü derinlerde bir ağacın göklere uzanan dalları, inşaallah,
19 Aralık 2011 Pazartesi
NEHRİN TERLERİ
5 Kasım 2011 Cumartesi
HERKESİN BAYRAMI
- Peki yakın nedir,
- O da umulurki yakındır,
- Yakından daha yakın nedir,
- Kurbiyettir, yani yakınlaşma isteği ve arzusu,
- Nasıl yani,
- Niyettir ki halis ve saf sudeler gibi,
- Nasıl nasıl,
- Teslimiyettir, sormadan yormadan,
- Kurban gibi mi,
- Sakınarak gibi diyelim,
En güzelini, en gösterişlisini seçerdik,
Aylar öncesinden,
Kurban niyetine kınalardık, özenle,
Süslü kınalı koç olurdu,
Sürünün içinde hemen kendini belli ederdi,
Bin kere maşallah,
Dokunulmazlığı vardı sanki,
Massayla vurmaktan sakınır, sağa sola çekiştirmezdik,
Kendi haline bırakırdık,
Fakat gözümüzü üzerinden hiç ayırmazdık,
Ne yapıyor diye takip ederdik,
Boynuzlarından tutup alnına alnımı dayar,
Başbaşa verirdim,
Kınasından öperdim,
Sıkça sırtını sıvazlayıp severdik,
Eski şımarık halinden hiç bir eser görülmezdi,
Öylesine gözlerimin içine bakardı,
Biraz da mahsun,
Sorardım anacığıma,
Her zaman ki gibi,
Neden neden, diye,
'Melekler haber verir' derdi,
'Kurban olacağını bilir' derdi,
Nasıl nasıl, diye sorardım,
Her zamanki gibi 'öyle derler' derdi,
Nedenlerini tam bilemesem de,
Bayramları hep bir hüzünle geçiririm,
Ne ramazan bayramlarında sevindiğimi hatırlarım,
Ne kurban bayramlarında,
Ne cumhuriyet bayramlarında,
Ne çocuk bayramlarında,
Ne yılbaşı kutlamalarında,
Hatta hatta ne de doğum günlerimde,
Hiç birinde bayramların coşkusunu içimde yaşayamadım,
Ne bayram şarkılarında,
Ne şiirlerinde, ne de törenlerinde,
İçimde hep bir şeylerin eksikliğini yaşadım,
Ama bu bayramların kendisi değildi,
Belki de bayramlara bakışlardaki eksikliği yaşıyordum içerimde,
Hayatın kendisine bakışlardaki eksiklikler gibi,
Kişinin kendisine bakışlarındaki eksiklikler gibi,
İnansın ya da inanmadığını söylesin, yaratıcıya bakışlardaki eksiklikler gibi,
Hüzünler benim miydi, yoksa bayramların mı, bilemedim,
Belki de içimdeki sevinçlerle hüzünleri karıştırıyordum, bilemiyorum,
her şey gibi bayramlarda oldu bittiye getiriliyordu sanki..
ya da anlamını yitirmiş gibiydi içerilerden gelen coşkuları taşımıyordu..
aynı ülkenin insanları bile biribirlerine bayramcılık yapıyorlar hatta bayramları yarıştırıyorlardı..
ne için? kimin için?
devam edecek..
tabi biz istersek hepimiz istersek çok çok uzakmış gibi görünen bir çok şeyi çok çok yakın edebiliriz..
11.11 insanlığın ortak bayramı olsun herkes insan olmanın onurunu yaşamın sevincini birlikte yaşasın
11.11 insanlığın ortak bayramı olsun herkes insan olmanın onurunu yaşamın sevincini birlikte yaşasın
#11.11 insanlığın ortak bayramı olursa ne mi fark eder?
#11.11 insanlığın ortak bayramı olsun çocuk yaşlı genç herkesin bayramı olsun!
#11.11 insanlığın ortak bayramı olsun inanan inanmayan müslümanların hırıstiyanların yahudilerin herkesin bayramı olsun!
#11.11 insanlığın ortak bayramı olsun sadece bayram olsun önünde peşinde başka bir şey olmasın!
ne dersin
tüm insanların ortak bir bayramı olabilseydi..herkes o gün ağaç dikebilseydi.. mesela 11.11.. gibi..neden olmasın?
ne zaman mı tüm insanların ortak bayramı olacak?
Ne yani insanlık hiç bir zaman birlikte bir bayram kutlayamaz mı? yanılıyorsun
zaten bayramlar var mı?
neden 11.11?
birileri çıkıp ''insanlık geçmişin hesaplaşmasından fırsat bulupta geleceğe hiç vakit ayıramamış'' derse şaşmamalı
ne zaman mı tüm insanların ortak bayramı olacak?
4 Ekim 2011 Salı
EL-KARİ'NİN EGİŞİ
El-kari mi, Elkari mi, Elgari mi, yoksa Elğari mi,
Hangisi bilemiyorum,
Elkarısı da olabilir, Alkarısı da,
Karanlık ve bulanık sulardan yer yüzüne çıkarmış,
Ya da dikkat etmem için anlatılırdı,
Nasıl bir şeydir diye,
Uzaktan uzaktan,
Sellerin içerisine uzun uzun baktığım olmuştur,
Hem de gidişine,
Herkes görmüş gibi,
Yakından tanıyormuş gibi anlatıyordu,
Çocukluk aklı da denilebilir,
El-kari hakkında anlatılanlardan dolayı,
Karanlık ve bulanık sulardan hep uzak dururdum,
Ve tabi özellikle sellerden,
Egiş, tandırda kullanılan, bir tarafı çengel, diğer tarafı düz-yuvarlak bir alettir,
Tandırın yanında dururdu,
Bilakis kendisinden çokça istifade ettiğimiz,
Faydalı bir aletti,
El-kari'den korkmazdım,
Egişten de korkmazdım,
Fakat,
El-karinin egişinden korkardım,
Tandırda kullandığımız egişten çok çok daha büyükmüş,
Epeyce büyük olması gerekirdi,
Olmayan bir şeyi mi anlatıyorum,
Egişi de yoktu,
Ve fakat,
El-kari'nin egişi'nin hikayesi vardı,
El-kari'nin egişinin korkusu bende hep vardı,
Egişi de yoktu,
Ve fakat,
Korkusu beni sellerden korumuştu,
El-kari'yi yerin altında yalnız olarak düşünürdüm,
Fakat şimdi,
Yerin üstünde, hem de her yerde olduğunu,
Ve hiçte yalnız olmadığını görebiliyorum,
Neden korkuyla yaşadıklarını şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum,
Neredeyse ''bütün korkuların temeli hurafelere dayanır'' diyesim var,
Hurafe ve uydurmalarda da müsbet ya da menfi bir amaç olasıdır,
Fakat gözlerden kaçan önemli husus,
Uydurma ve hurafelerin neyi amaçlamış olursa olsun bizatihi yanlışlığıdır
Mutlaka hep bir egişe ihtiyaçları vardır,
Ve varlıklarını egiş ile sürdürürler,
El-kari bir hiç hükmündedir,
Ha var, ha yok,
Egiş de görünen eli ve gücüdür,
Egiş El-kari'nin elinden alınmalıdır,
Hepimiz korku dünyasının insanlarıyız,
Ve gerekse de toplum olarak,
Korku ve korkutma vardır,
Eğitim-öğretimden çok,
Korkan ve korkmasını bilen bireyler yetiştirmeyi temel esas edinmiştir,
Hatta Allah inancı bile korku üzerinedir,
Ve tüm zamanları kapsar,
Genellikle yaşanılması ihtimali dahi olmayan, olumsuz bir olgudur,
Pısırık ya da şiddete hazır kişilikler, toplumlar, huzursuzluk vardır,
Geçmişten gelen tüm korkularını silerek ve sevgiyi inşa ederek,
Sevgi dünyasına hızla koşmaktadır,
27 Eylül 2011 Salı
FİKİRLERİN BEREKETİ
Biz insanlar hepimiz birbirimize muhtacızdır' ve güzel olan hepimizin birbirine muhtaç olmasıdır'
FİKİRLERİN BEREKETİ'
.....
Düşünüyorum aynı hislerle'
Var olduğumuz için mi'
Var olmak için mi'
Yoksa varlığımızı sürdürmek için mi'
Neyi' ve niçin'
Her şeyi ve her şey için mi'
Nasılı da var tabi'
Hepimiz düşünüyoruz aynı hislerle'
Dünleri' bugünleri' ve yarınları'
Kendimizi' ailemizi' yakınlarımızı'
İçinde yaşadığımız toplumu' ve çevreyi'
Hemen hemen her şeyi'
..
Ve düşünüyorum aynı hislerle' o geceyi'
''Üzerine yorganı iyice çek' yat' uyu' başını da yorgandan dışarı çıkarma'' demişlerdi'
İlk kez bir geceyi yalnız bir başıma dışarıda geçirecektim'
Küçüktüm' küçücüktüm'
Birazcık hemencecik büyüme isteği' birazcık ben de varım duygusu' ve birazcık da korkuyla' yorganı da başımın üzerine iyice çektim'
Fakat uyuyamamıştım'
Ara sıra duyulan havhav sesleri haricinde her şey çok sessizdi'
Zamanın geçip geçmediğini bile tam olarak anlayamıyordum'
Yorganı açsam' dışarı baksam' acaba ne olabilirdi ki'
Daha fazla dayanamadım' yorganı önce hafifçe biraz araladım' ve başımın üzerinden açtım'
Her yer karanlıktı'
Hafifçe döndüm' sırt üstü gökyüzüne baktım'
Gecenin o saatlerinde ilk kez gökyüzünü seyrediyordum'
Gökyüzünde karanlıkta görünen yıldızlar vardı sadece'
O gece uzun uzun yıldızlara bakmıştım'
Öylesine'
Hepsi çok güzeldi'
Özenle hepsi bir bir semayı süslemiş gibiydi'
Yıldızlar' ve ben'
Aramızda hiçbir şey yoktu'
Mesafeler yok denecek kadar azalmıştı'
Uzansam neredeyse hepsini ellerimle tutacak gibiydiler'
...
Gece ve yıldızlar denilince hep o geceyi hatırlarım'
Gökyüzündeki yıldızları her yerde o gecedeki yıldızlar gibi ararım'
Güneşin ötesinde' ışıkların gölgesinde' bulutların ardında' yıldızları hep o gecedeki yıldızlar gibi düşünürüm'
Yıldızları ilk kez o gece saymaya çalışmıştım'
Yıldızların kaydığına ilk kez o gece şahit olmuştum'
Kaybolan yıldızları uzun uzun ilk kez o gece aramıştım'
Yıldızların doğuşunun sevincini doya doya ilk kez o gece yaşamıştım'
Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadan o gece yıldızlarla beraber uyumuştum'
..
Ve düşünüyorum aynı hislerle' o günleri'
''Ambarını doldurmuş ya da ambarı boşalmış hiçbir şey kalmamış'' gibi konuşmaları dinlediğim'
Ambardaki un'un refahın ya da yokluğun bir ölçüsüymüş gibi kullanıldığı o günleri'
Ambardaki un herkes icin çok kıymetliydi'
Elde edilmesi meşekkatli' zahmetli'
Çalışmanın' azmin' sabrın' ve tevekkülün eseri'
Tarlayı taşlarından temizle' herk et' yani tarlayı sür' tohumu serp' sula' biç' harmanla' değirmende öğüt' çuvalla' eve taşı hep sırtında' ambara doldur'
Şükür' şükür' çok şükür'
Ambarında un varsa müreffehsin demektir'
Kelime kelime anlatmaya çalıştım ancak' her işlemin ne kadar yorucu' bir o kadar zahmetli ve emek istediğini rençberlik yapan hemen hemen herkes bilir'
Hele traktör' biçer döver' patos' un fabrikaları yokken' aynı işleri kara saban' bir çift öküz' tırpan' orak' dırmık' gem' yaba' su değirmeni ile yapıldığı düşünülürse'
Ambardaki UN çok kıymetlidir'
Ambardaki UN çok çok değerlidir'
Eğer kışın ortasında ambarındaki un bitmişse' komşularından ya da akrabalarından borç almaktan başka çaren yoktur'
Köylerde komşular ile bir şekilde akrabalık hısımlık bağları da olduğu için' yardımlaşma ve paylaşım hususunda iyidirler'
Ancak yine de en yakınlarına bile un verirken' kendi ambarlarındaki un'un yetip yetmeyeceğini ister istemez düşünürlerdi'
Her yer karla kaplı mevsimi degil' ekin ekemezsin' hemen biçemezsin'
Harmanlayıp öğütemezsin'
Yollar karla kapalı şehre inemezsin'
Ambarına un'u hemen hazır edemezsin'
...
UN'u'
Değirmende dönen taşların arasından akarken'
Çuvallara doldurulurken'
Ambara boşaltılırken'
Ambarın ağzındaki kapak açıldığında akarken'
Her bir tanesini illa görmem gerekiyormuş gibi hayranlıkla izlerdim'
O geceki yıldızları izlediğim gibi'
Öylesine işte'
Emeğin' zahmetin' dayanışmanın' yardımlaşmanın' paylaşmanın' alın terinin eseri'
Bereketin kendisi'
UN'
...
Düşünüyorum aynı hislerle bugünlerimizi'
İnsanlığın' emek verip' zahmetini' meşakkatini çektiği' yorulup ambarına doldurduğu'
UN'u'
Birlesmiş Milletler de insanlığın ambarındaki UN gibi'
Barışı' bereketi çağrıştırıyor'
Fikirlerin bereketini'
İnsanlığın ambarındaki UN gibi' çok değerli' ve çok çok kıymetli'
Kıymetini bilelim' değerini bilelim' koruyalım'
Gözetelim' geliştirelim'
Ehemmiyetsizmiş gibi düşünmeyelim'
Yokmuş gibi hareket etmeyelim'
İnsanlığın' hiçbir zaman yanlışta ittifak etmeyeceğini bilelim'
...
Düşünüyorum aynı hislerle yarınlarımızı'
Yarınların güzelliğini'
İnsan onuruna saygıyı'
Canlara hürmeti'
Yardımlaşmayı'
Paylaşmayı'
Adaleti'
Barışı'
Tüm milletlerin hayırlarda yarışını'
..
Düşünüyorum fikirlerin başlangıcını'
Ön yargısız' baskılardan uzak'
Öz benliğimizden gelen'
Özgürce doğruyu arayan'
Hayata hayat katan'
Temiz prıl pırıl gözeler gibi'
El değmemiş'
Bulandırılmamış'
İçerisine zehirler mikroplar karıştırılmamış'
Sudeler gibi'
...
Düşünüyorum fikirleri'
Sevgi dolu'
İyilikleri barındıran'
Güzellikler yaşatan'
Sabır yüklü'
Hoş görülü'
Anlaşılır'
Olumlu'
Sürekli yapıcı'
Ümit var'
Yarınları hazırlayan'
Her yerde ve daima umudu haykıran'
Üreten' üretmekten mutlu olan'
Bereketler saçan'
En çorak çöllere bile hayat veren'
Issızlıkları canlandıran'
Karanlıkları aydınlatan ışık kaynakları'
...
Düşünüyorum fikirlerin bereketini'
Hayatımızı kolaylaştıran herşey gibi'
Bolluk ve refahın kendisi gibi'
Bilimsel gelişmelerin kendisi gibi'
Teknolojik icatların kendisi gibi'
Huzurun' barışın kendisi gibi'
Sağlığın' sanatın kendisi gibi'
Özgürlüğün' insan haklarının kendisi gibi'
Hukukun kendisi gibi'
Daha güzel yaşanabilir bir çevrenin kendisi gibi'
...
Gözlerimizi' kulaklarımızı' beyinlerimizi' kalplerimizi örten yorganları hafifçe aralamaya ne dersiniz'
Sevgiyle'